Karmaşık gibi görünse de bilimsel mükemmelliğin aslında ölçülebilir az sayıda kriteri bulunmaktadır. Kitaplar, makaleler, tezler, atıflar, patentler ve projeler bir bilim insanın, bir üniversitenin hatta bir ülkenin bilimsel gelişmişlik seviyesine dair net fikirler verir. Türkiye, her alanda geliştiği gibi, akademik ve bilimsel çalışmalarda da ilerleme göstermektedir. Aşağıda atıf yapılan istatistikler, Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerini, üniversitelerin Türkiye akademisi içindeki sıralamasını göstermektedir. Peki, Türk akademisi hangi alanda kaçıncı sırada, hangi üniversite en fazla tez yazıyor, hangi üniversitelerde lisans üstü eğitim verilmiyor?
Türkiye Veterinerlikte ilk 14, Disiplinler arasında ilk 36’da
Scientific Journal Rankings (SJR) verilerine göre Türkiye, dünya sıralamasında 19. sırada bulunuyor. Yüzak tarafından yayınlanan 2006-2016 yılları arasında eser sayısına göre hazırlanan “Dünyada Bilim Nerede (2018)” başlıklı rapora göre Türkiye; veterinerlikte 14. sırada, tıpta 16, matematikte 18, mühendislik ve sosyal bilimler 19, biyoloji ve genetikte 23, beşeri bilimlerde ise 25. sırada yer almıştı. Türk akademisyenlerin en zayıf olduğu alan ise disiplinler arası çalışmalarda Türkiye 36. sırada. Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin 2017 yılı verileri üzerinden temel bilimler ve sağlık alanında dünya sırlamasındaki yerleri gösterilmiştir.
Hiç atıf almayan makale sayısı her yıl artıyor!
Türkiye’de 1996-2016 yılları arasında, makale sayısı 5 binlerden 40 binlere yükselmiş ancak atıf sayı alan makale oranı yüzde 12’lerden yüzde 1’lerin altına düşmüştür. Bilimsel mükemmelliğin göstergelerinden biri olan ve etki faktörü hesaplamasında kullanılan atıflar ciddi bir sorun oluşturuyor. Kendine atıf oranı yüzde 30’lardan yüzde 40’lara çıktığı halde bile yayın sayısı artarken atıf sayısının artmaması, nitelikle eserlerde azalma olarak yorumlanır.
Tablo 2: 1996-2016 yılları arasında yayınlanan makaleler, makalelere yapılan atıflar ve makale başına yapılan atıflar
H-indeksinde de 20. sırada
1996-2020 yılları arasında ülkelerde üretilmiş bilimsel yayınların sıralaması ve H-index puanlarına göre Türkiye, 20. sırada yer almaktadır. Buna göre Türk akademisyenlerin bilime katkısında, 2016’dan sonra da bir değişiklik yaşanmamıştır. H-indeks, bir bilim insanının bilime katkı düzeyi hakkında bilgi veren bir sayısal gösterge olarak Jorge Hirsch tarafından 2005 yılında geliştirildi.
Türkiye’de 60 yılda 650 binden fazla tez yazıldı
Uluslar arası düzeyde bilime katkısını artıramamış olsa da Türk akademisyenler, her yıl artan sayıda tez yazdırmaya devam ettiler. Yüksek lisans ve doktora tezleri de bilimsel eserler arasında yer almaktadır. YÖK Ulusal Tez Merkesi İstatistiklerine (2022) göre, Türkiye’de 1959-2021 yılları arasında 659 bin 568 adet yüksek lisans, doktora, sanatta yeterlilik, diş hekimliğinde uzmanlık veya tıpta uzmanlık tezinin yazıldığı görülmektedir. 1900 yılında yazılan 3 adet tez de bu sayıya dahildir. YÖK Ulusal Tez Merkezi’nden güncel verilere anında ulaşmak mümkün. Makale ve kitap sayısındaki artışa paralel olarak tez yazımında da sürekli bir artış gözlenmektedir. 75 binden fazla tezin yazıldığı 2019 yılı ise en fazla tez yazılan yıl olmuştur. Çıkarılan affın bu artışta doğrudan etkili olduğunu anlaşılmaktadır.
Tezlerin yüzde 25’i sadece 5 üniversitede yazıldı
2022 yılına kadar en fazla tez yazılan ilk beş üniversitenin 3’ü İstanbul, 2’si Ankara’da. Toplamda 100 binden fazla tezle İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi ilk üç sırada yer alıyorlar. En fazla lisans üstü araştırma tezi yazılan ilk 5 üniversite şu şekildedir:
2021’de en çok yüksek lisans tezi üreten ilk 5 üniversite
Yıl bazlı bakıldığında üniversitelerin tez sayısında değişiklikler olduğu görülmektedir. Bir üniversite, bir senede en çok tez üretimi gerçekleşmiş üniversite olabilirken bir sonraki sene tez üretimi sayısı çok daha az olabilmektedir. Bugüne kadar en çok tez üretmiş ilk 5 üniversiteden hiçbiri 2021 yılında en çok tez üreten ilk beş üniversite arasına girememiştir.
2021’de en çok doktora tezi üreten ilk 5 üniversite
2021 yılında Türkiye’deki hiçbir üniversitede doktora tezi üretimi bini geçmemiştir. Türkiye’deki üniversitelerin yarısından çoğunda 2021 yılındaki tez üretim sayısı 100’ün altında kalmıştır. Hatta 20’den fazla üniversitede doktora tezi sayısı yalnızca 1’dir. Bunların çoğunluğunu ise özel üniversiteler oluşturmaktadır.
Yukarıdaki verilere bakıldığında ise 2021 yılında Hacettepe ve Atatürk Üniversitelerinin hem doktora hem de yüksek lisans tezi olarak diğer üniversitelere göre daha verimli bir yıl geçirdiği görülmektedir. Ayrıca doktora tezleri ile yüksek lisans tezleri arasındaki fark yüksek lisans öğrencilerinin çoğunun doktoraya devam etmediğini de bize göstermektedir.
47 Üniversitede henüz doktora tezi yazılmadı
İstatistiklerde göze çarpan bir diğer veri ise şu ana dokuz üniversitede herhangi bir tezin üretilmemiş olduğudur. Bu rakam doktora tezi açısından bakıldığında ise çok daha fazladır. Toplam 47 üniversitede şu ana kadar hiçbir doktora tezi üretilmemiştir. 50’den fazla üniversitede ise toplam tez çalışması 10’un altında kaldığı görülmektedir. Belli başlı üniversitelerde tez çalışmalarının çokça yapıldığı belli başlı üniversitelerde ise neredeyse hiç yapılmadığı görülebilmektedir. Bu durum iki olguyu göstermektedir: Birincisi, Türkiye’de lisans üstü eğitimin belli üniversitelerde yoğunlaşmıştır. İkincisi, yeni açılan üniversite çok sayıda üniversitede lisans üstü eğitime hazır değildir.
Özel üniversiteler lisans üstü eğitimde yoklar
Her ne kadar devlet üniversiteleri kadar eski tarihe sahip olmasalar da özel üniversitelerde çalışması yapılmış tezler devlet üniversitelerine nazaran çok daha azdır. Öte yandan Türkiye’de doğudan batıya doğru gidildikçe de tez üretim sayısının arttığı görülmektedir.
En üretken alanlar: Eğitim, ziraat, işletme ve elektronik
Çalışması yapılmış tezleri konularına göre değerlendirdiğimizde Türkiye’de en çok tez çalışması yapılmış ilk 5 disiplin şu şekildedir:
Sosyal bilimler alanına baktığımızda ise diğer alanlara kıyasla tez çalışmalarının bu alanda daha az olduğunu söyleyebilmekteyiz. Aynı zamanda tez üretiminin fazla olduğu alanların lisans mezunu sayılarının fazla olduğu bilgisini elde edebilmekteyiz. Bir bölüm ne kadar çok lisans mezunu veriyorsa lisansüstü çalışmalarının sayısı da o kadar artmaktadır.
Mustafa ÇEĞİNDİR