Pandeminin insan psikolojisine olumsuz etkilerine bir yenisi daha eklendi. Üstelik bu kez, dijital ekrana kilitlenmenin bedeli plastik cerrahi operasyonlara dek uzanıyor. Yapılan araştırmalara göre video konferanslar kişisel imajımızı hiç olmadığı kadar zedeliyor ve çok uzun süreler Zoom kameralarını kullananlar “Zoom Dismorfisi”ne yakalanıyor.
Harvard Tıp Okulu’ndan dermatolog Shadi Kourosh, geçtiğimiz yaz klinikler geçici olarak yeniden açıldığında, endişe verici bir eğilim fark etti. Randevu taleplerinin çoğunu insanların görünümleriyle ilgili şikayetler oluşturuyordu. Gerçekten de insanlar her zamankinden daha kötü göründüklerini hissediyorlardı. Gelen hastalara tedaviye karar vermelerinde neyin yol açtığı sorulduğunda, büyük çoğunluğu video konferanslara işaret etti. Pandemi döneminde Zoom üzerinden yapılan toplantılarda her gün ekranda kendi yüzlerine bakmaları kendi imajlarını alt üst ediyordu.
Bunun üzerine Kourosh ve meslektaşları, pandemi sırasında video konferansın vücut dismorfik bozukluğuna potansiyel bir katkıda bulunup bulunmadığı üzerine bir araştırma yapmaya karar verdi. Ankete katılan 7.000 kişinin yüzde 71’inin yüz yüze faaliyetlere geri dönmek konusunda endişeli veya stresli olduğu görüldü. Her on kişiden üçü; kilo alımı, cilt renginin değişmesi, kırışıklıklar ve akne ile ilgili endişelerini gidermek ve yüz yüze karşılaşmalara geri dönmek için bir başa çıkma stratejisi olarak görünümlerine yatırım yapmayı planladıklarını söyledi.
Zoom çağında, insanlar boyun ve gıdı çevresindeki sarkan deriden, burunlarının boyutundan ve şeklinden, tenlerinin solgunluğundan memnun olmamaya başladı. Botoks ve dolgulardan yüz germe ve burun ameliyatlarına kadar uzanan kozmetik müdahaleler istiyorlardı.
Kourosh’a göre, COVID-19’dan önce de “gerçekçi ve doğal olmayan” taleplerle plastik cerrahiye gelen hastalarda bir artış söz konusuydu. Gerçek hayatta yüzlerini değiştiren bir filtreden geçirilmiş gibi görünmek isteyen, iri gözlü ve ışıltılı tenli, giderek artan sayıda insanı tanımlamak için 2015 yılında “Snapchat Dismorfisi” terimi ortaya çıkmıştı. Kourosh ve arkadaşları buradan hareketle Zoom ekranının yol açtığı görünümle ilgili rahatsızlığa “Zoom Dismorfisi” adını verdiler.
Ancak “Zoom Dismorfisi” biraz daha farklı. İnsanların kendilerini bir filtre aracılığıyla görüntülediklerinin farkında oldukları Snapchat’ten farklı olarak video konferans, görünüşümüzü fark edemeyeceğimiz şekillerde bozar. Öne bakan kameralar, “eğlence aynası” gibi görüntünüzü değiştirir, burunları daha büyük, gözleri daha küçük gösterir. Bu etki, genellikle size bir kişinin gerçek hayattaki bir konuşmada durabileceğinden daha yakın olan merceğe yakınlık ile daha da kötüleşir.
Araştırma’nın sonucunda, kendi görünümlerine ilişkin daha kötü bir algıya sahip olanların Zoom’da daha fazla zaman harcayanlar olduğu ortaya çıktı.
“Teknolojik aynaya” daha uzun üzere bakanlar kendi imajlarından daha fazla endişe ediyorlardı. Kourosh, “Sürekli video konferansın bir sonucu olarak benlik algısındaki ve kaygıdaki değişiklikler, özellikle pandemi boyunca video konferans, sosyal medya ve filtreler gibi çevrim içi platformlara daha fazla maruz kalan genç yetişkinlerde gereksiz kozmetik prosedürlere yol açabilir” diyor.
Pandemi sırasında Zoom’un aynası bize geri yansıyan görüntüleri çarpıttı ve aynı zamanda içeride hapsolmuş olsak da sosyal medyada ve televizyonda kurgulanmış görüntüler bombardımanına tutulduk. Bu faktörlerin bir araya gelmesi, benlik algısı, kaygı ve zihinsel sağlık üzerinde geçici olmayan zararlı etkilere yol açabiliyor. Aşılar, salgını geri çekilmeye zorlasa da Kourosh’un araştırması, Zoom’un etkilerinin kolay kolay silinmeyeceğini ve zihinsel izlerinin bir süre daha bizimle kalacağını gösteriyor.
Düzenlenen Çeviri: Semra AĞAÇ SUCU
Kaynak: wired.co.uk