Şimdiye kadar balinaların devasa boyutlarından sadece korktuk! Endüstriyel devletler tarafından avlandıkları zaman sessiz kaldık. Ama şimdi alışılmadık bir şekilde gezegenimize ve hayatlarımıza ne kadar fayda sağladıklarını hayretler içerisinde kalarak öğrenmeye devam ediyoruz.
Okyanuslar, Dünya yüzeyinin dörtte üçünü kaplamaktadır. Okyanuslar olmasaydı, Dünya’da hayat olmazdı! Okyanus sakinleri de tıpkı karalardaki bitkiler gibi fotosentez yaparak ekosisteme katkıda bulunurlar.
Kanada, Japonya ve İngiltere’den bilim insanları, bilim dünyasında hayret uyandıran bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Üç ülkenin bilim insanları, uzun süre yapmış oldukları araştırmalar sonucunda balinaların dünyanın akciğerleri olarak kabul edilen Amazon ormanlarından bile daha fazla oksijen ürettiklerini ortaya koydular. Bilim insanları, balinaların okyanuslardaki suyu havaya püskürterek Dünya atmosferi ve yaşamımız için hayati öneme sahip oksijen kristallerini havaya göndererek ekolojik sistemi canlandırdıklarını ve oksijen ürettiklerini ortaya çıkardı.
Araştırma sonucunda, balinaların sürekli hareket halinde oldukları ve okyanuslardaki donmuş oksijen kristallerini eriterek havaya püskürtmek suretiyle hem okyanuslardaki eko-sistemi canlı tuttukları hem de havadaki karbondioksiti yutarak atmosferi temizledikleri ispatlandı. Bir balinanın hayatı boyunca yaklaşık yüz bin ton karbondioksiti yutarak depo edebildiği ve öldükleri zaman da okyanus tabanına çökerek bu karbondioksitin zehirli etkisinden dünyayı kurtardıkları araştırma sonucunda ortaya çıkmış oldu.
Son yıllarda okyanuslar ve denizlerde görülen kirlenme ve zehirlenmelerin balinaların avlanmasından kaynaklandığı da ortaya çıkarılmış oldu. Balina nüfusunun dramatik bir şekilde azalmasının okyanusların ve Dünya’nın ekosistemini bozduğu açıklandı. Daha önce yapılan bir başka araştırma da bilim insanları, planktonların Dünya atmosferinde mevcut bulunan oksijenin yarısını ürettikleri sonucuna ulaşmıştı. Sonuçları “Science” dergisinde yayınlanmış olan o araştırmada araştırmacılar, açık denizde geçirdikleri 3,5 yılda, 3 bin 500 plankton numunesi incelemiş ve 140 bin kilometrelik mesafe kat ederek Dünya genelinde 210 noktayı ziyaret etmişlerdi. Çalışmalar sırasında, organizmaların yayılma alanı tespit edilerek birbirleriyle nasıl etkileşimde oldukları ortaya çıkarılmış ve bir dizi genetik analiz yapılmıştı.
Araştırma Başkanı Chris Bowler, yapmış olduğu açıklamada “Planktonların, balina yeminden çok daha fazlası olduğunu, bu küçük organizmaların Dünya biyolojik kütlesi için hayati öneme sahip ve ayrılmaz parçası olup fotosentez sayesinde her yıl gezegenimizdeki oksijenin yarısını ürettikleri ve hatta, Dünya okyanusunun besin zincirinin tepesinde yer aldıklarını” ifade etmişti.
Zararlı karbondioksit gazının atmosferimizden çıkarılmasında eşsiz ve sıra dışı rol alan bu küçük organizmalara DNA testi yapılarak planktonların yaklaşık 40 milyon geninin tespit edildiği bildirilmişti. Planktonların genetik çeşitliliğinin eskiden düşünüldüğünden çok daha geniş olduğu da o gün ki araştırma sonuçlarında ortaya çıkmıştı.
Yayınlanan makalede, farklı Plankton organizmaları arasındaki ilişkilerin paraziter doğaya sahip olduğu kaydedilmişti. Hatta virüslerin okyanuslarda yaygın olmasının ise Planktonlar sayesinde olduğu ispatlanmıştı.
Bir Bardak Okyanus Suyunda 200 Milyon Virüs Olduğu Açıklanmıştı
Arizona Üniversitesi’nden okyanus bilimcisi Jennifer Broome, “Plankton’un en yaygın temsilcisi bakteri olduğundan okyanustaki virüslerin büyük bir kısmının bu planktonlarla bulaştığını açıklamıştı. Bir bardak okyanus suyunda yaklaşık 200 milyon virüs bulunduğu ve büyük kısmının, aynı bardaktaki yaklaşık 20 milyon bakteriye bulaştığı” ifade edilmişti.
Bu araştırma esnasında bilim insanlarının, çeşitli zorluklara katlanmak zorunda kaldıkları örneğin, Antarktika’da 10 gün boyunca buz esaretinde kalıp Akdeniz’de defalarca fırtınaya yakalandıkları ve Aden Körfezi’ni yerel korsanlara karşı güvenlik tedbiri olarak Fransız filonun koruması altında geçtikleri açıklanmıştı.
Çeviren: Halil İbrahim İşbilici