Her gün 500 milyonun üzerinde tweet gönderiliyor. Tweetleşme sürecinde biriken verinin, afetzedelerin yardım çağrılarına cevap verebilmek için nasıl kullanılabileceği araştırılıyor.
Çözüm sosyal medyada
Yerel yönetimler ve yardım kuruluşları, felaketzedelerin yardım çağrısını cevaplayabilmek için tedbir alabilirler fakat felekat esnasında veya sonrasında meydana gelen etkileri gerçek zamanlı olarak izlemeleri mümkün değildir. Penn State Bilgi Bilimleri ve Teknolojisi Yüksek Okulu’nda (IST) yapılan bir araştırma, bu sorunun çözümünün sosyal medyada olabileceğini gösteriyor.
Araştırmacıların, ilk yardım uyarıları için sosyal medyanın yeteneğini açığa çıkaran, “İnsan gürültüsünü direnç göstergesi olarak ele almak” adlı vaka çalışması geçtiğimiz günlerde “Sustainable and Resilient Infrastructure Dergisi”nde yayımlandı. Çalışmada, Amerika Birleşik Devletleri’ni vuran kasırgalardan Hurricane Sandy ilgili olarak gönderilen tweetler ile olayın ardından New York, New Jersey ve Pensilvanya’da yapılan elektrik kesintisi bilgilerini karşılaştırıldı.
10 milyondan fazla tweet analiz edildi
Ekip, elektrik şebekesi bilgileri ile 10 milyondan fazla tweeti inceledi ve bir olay tespit sistemi modeli oluşturmayı başardı. Ardından içinde “güç”, “kesinti”, “elektrik” ve “hizmet” terimleri geçen tweetleri ayırdı, saat saat tasnif etti. Bunları aynı saat dilimindeki kesinti raporlarıyla karşılaştırdı. Böylece, ortalama iki veri kümesi arasında bir korelasyona ulaştı. Araştırmanın lideri olan doktora öğrencisi Nick Lalone, araştırmayı şöyle özetliyor:
“Bu iki veri noktasının birbiriyle ilişkili olduğunu göstermeyi başardık. Veri akışı değişimini izleyerek olayları eş-zamanlı olarak, yani olaylar gerçekleştikleri anda görebilmeyi amaçladık. Bu çalışma, gerçek zamanlı bir izleme sistemi oluşturabileceğimizi gösteriyor.”
Bu alanda daha önceki akademik araştırmalar, felaket olaylarının ya öncesine ya da sonrasına yoğunlaşmaktaydı. Araştırmacıların bu çabaları, hükümet görevlilerinin esnekliğini artırmaya yönelik daha geniş bir girişimi de yansıtmaktadır. “Esneklik”, 11 Eylül olaylarından sonra anlam değiştiren bir kavram. Lalone’a göre, Amerika Birleşik Devletleri, uzun bir süre şu savunma zihniyetine sahip oldu:
“İşgal edilirsek ya da nükleer bir saldırıya maruz kalma ihtimaline karşı cevap verebilmek için hazırlıklı olmalıyız. Ancak 11 Eylül saldırıları sonrasında, kaynaklarımızı “esneklik” çerçevesinde yeniden düzenledik. Ve saldırıya yanıt vermek yerine bunun için hazır olmayı seçtik.”
Daha etkili kamu hizmeti
Lalone, arama-kurtarma sürecine müdahil olabilecek daha geniş ölçekli araçların kullanılabileceğinden umutlu. Ona göre gelecekte, Ulusal Güvenlik veya Kızılhaç ile bağlantılı olan biri, bir şey olduğunda bu verileri bir araya getirebilecek ve resmi çalışmalara entegre edebilecek. Örneğin kasırga sırasında yetkililer, kamu hizmet şirketlerinin resmi raporları beklenmeksizin kaynaklarını dağıtmak için bu aracı kullanabilecekler.
Fakat büyük veriye erişim sorunlara yol açabilir
Bu çalışma ihtiyaç anında felaketzedeleri ve ilgilileri desteklemek için sosyal medyanın gücünü kullanmada önemli bir adım teşkil etmektedir. Bununla birlikte ekip, aracı benimseyenlerin ek güçlükleri olduğunu da söylüyor. Sosyal medya bilgileri, Twitter ve Facebook gibi özel şirketler tarafından kontrol edilir. Bu şirketler devlet görevlilerine, ellerindeki büyük veriye erişim izni verdiğinde kullanıcı gizliliği ihlali gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Lalone’nun ekibinde Tapia, Shane Halse, Christopher Zobel, Cornelia Caraega ve Venkata Kishore Neppalli de yer aldı. Araştırma, Amerika’nın altyapılarını incelemek ve geliştirme ödülü veren Ulusal Bilim Vakfının (NSF) fonladığı “Critical Resilient Interdependent Infrastructure Systems and Processes” (CRIISP) tarafından desteklendi.
Çeviri: Abdulkadir Büyükbingöl Kaynak: ScienceDaily.com, 09/09/17.