Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce, “Umudun Bildirgesi” başlığı altında vaatlerini açıkladı. İnce, “Memleketin yaralarını sarmak ve milletimizin dertlerine derman olmak hedefiyle, devletimizin tahrip edilen kurum ve kurallarını onarmayı amaçlayan yeniden inşa politikalarımız; esas olarak üç saç ayağına oturmaktadır: Akıl, adalet, ahlak” dedi.
Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce, “Umudun Bildirgesi” başlığı altında vaatlerini açıkladı. İnce, “Memleketin yaralarını sarmak ve milletimizin dertlerine derman olmak hedefiyle, devletimizin tahrip edilen kurum ve kurallarını onarmayı amaçlayan yeniden inşa politikalarımız; esas olarak üç saç ayağına oturmaktadır: Akıl, adalet, ahlak” dedi.
Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, seçim vaatlerini içeren “Umudun Bildirgesi” başlıklı bir açıklama yaptı. İnce şunları söyledi:
“21 YILDIR İKTİDARDA BULUNANLAR, HALA İÇİ BOŞ VAATLERLE BİR SEÇİM DAHA KAZANMA PEŞİNDEDİR: 2023 yılı itibarıyla memleketimizin genel görünümü şu şekildedir: 21 yıldır iktidarda bulunanlar, ülkenin hiçbir temel sorununu çözememiş hala içi boş vaatlerle bir seçim daha kazanma peşindedir. Daha önceki seçimde olduğu gibi bu seçimi de Türkiye Cumhuriyeti’nin beka seçimi olarak yutturmaya çalışmaktadır. AKP’nin 21 yıllık iktidarının sonunda Türkiye artık, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, özgürlükler ile ilgili karnesi kırık notlarla dolu çağdaş dünyanın itibarlı bir üyesi olmaktan uzak bir görüntü vermektedir.
DEVLET İŞ YAPAMAZ HALE GETİRİLMİŞTİR: Milletimizin, devlet kurumlarına inancı kalmamıştır. Devlet kurumları halk nezdindeki güvenirliklerini ve itibarlarını yitirmiştir. Merkez Bankası, TÜİK, Kızılay gibi kurumlarımıza güven tarihin en düşük seviyelerindedir. Devletin kurum ve kuralları tarumar edilmiş, devlet iş yapamaz hale getirilmiştir.
İNSANLARIMIZ ÜRKEK VE SİNDİRİLMİŞ DURUMDADIR: Yargı iktidara bağımlı hale gelmiş, hakim ve savcılar dahil hiç kimse kendisini hukuk güvencesi altında hissetmemektedir. İnsanlarımız ürkek ve sindirilmiş durumdadır. Hiç kimsenin özellikle gençlerimizin geleceğe dair umutları kalmamıştır.
İktidarın uyguladığı siyaset ve yönetim biçimiyle milletimizi bir arada tutan değerler örselenmiş, toplumun farklı kesimleri arasındaki ayrılıklar derinleştirilmiştir.
ÜLKE VE İNSANLAR BORÇ BATAĞINA BATMIŞ DURUMDADIR: Ekonomi yönetilemez hale gelmiş, işsizlik ve yoksulluk artmış, ülke ve insanlar borç batağına batmış durumdadır. Rekabet, şeffaflık ve piyasa mekanizması doğrultusunda çalışması gereken ekonomik sistem terkedilmiş, bütün ekonomik aktörler tek merkezden gelen talimatlarla yönetilmeye çalışılan talimat ekonomisine dönmüştür. Ekonominin kurallarına aykırı talimatlarla yandaşlar zengin edilmiş, kamu bankalarından sadece iktidara yakın kişi ya da şirketler ucuz kredilerle fonlanmıştır. Yürütülen yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda Türkiye kendini besleyemez duruma düşürülmüştür. Düzenleyici ve denetleyici olması gereken kurumlar bağımlı hale getirilmiş, devlet yöneticileri ihale takipçisi ve kaynak dağıtıcısı olmuştur.
ASLINDA FELAKETİN TABLOSU : Birbirini dinlemeyen, birbirine güvenmeyen ve birlikte yaşama isteğini kaybeden insanların sayısı gittikçe artmaktadır. İktidarın kutuplaştırıcı dili her gün daha da artarak zehrini akıtmakta, barışımızdan, huzurumuzdan ve kardeşliğimizden her gün bir parça daha kopartılmaktadır. Yüzyıllardır beraber barış ve huzur içerisinde yaşayan insanlarımız, inanç, mezhep, etnik köken, yaşam biçimi eksenlerinde kutuplaştırılmış ve birbirine tahammül edemez hale getirilmiştir. En acısı ise, geleceğimizin sahibi olan gençlerimizin çok büyük bir çoğunluğunun bu ülkeden gitmek için yollar aramasıdır. Geleceğine güvenle bakamayan ve ilk fırsatta kendini yurt dışına atmanın yollarını arayan bir gençlik tablosu, aslında felaketin tablosudur.
DIŞ POLİTİKADA BOZGUN DÖNEMİ YAŞANMAKTADIR: Yanlış eğitim ve kültür politikaları sonucunda Türkiye uluslararası değerlendirmelerde en alt sıralara düşürülmüştür. İdeolojik saplantılarla durmadan değiştirilen eğitim sistemi nedeniyle, okullarımızda eğitimin niteliği düşmüştür. Dış politikada topyekün bir bozgun dönemi yaşanmaktadır. Yüz yıllık barışçı ekseninden koparılan dış politika, milli menfaatlerimizi tehlikeye atacak hayallerle ve yalanlarla idare edilmeye çalışılmaktadır.
Maalesef pasaportumuzun Edirne’den öteye değeri yok. Yılların diplomasi geleneği devre dışına çıkarılmış, uluslararası ilişkilerimiz saray koridorlarının heveslerine ve keyfiliğine terkedilmiştir.
HERKESLE KAVGA EDEN YALNIZLAŞTIRILMIŞ BİR TÜRKİYE VAR: Ülkemiz kontrolden çıkmış bir göç politikası sonucunda, devasa bir mülteci ve sığınmacı sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Kontrolsüz bir şekilde ülkeye girmelerine izin verilen bu sığınmacılar şimdiden çok ciddi bir asayiş sorunu haline gelmiştir. 20. yüzyılda ‘tam bağımsızlık’ ilkesiyle sömürge ülkelerin özgürlük savaşlarına öncü ve örnek olmuş, sonrasında kıtalar ve medeniyetler arasındaki ‘birleştirici bir köprü’ rolü oynayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık yok. Dış politikası tek adamın keyfine, ruh haline terk edilmiş, herkesle kavga eden yalnızlaştırılmış bir Türkiye var.
ÇARPIK BİR ZİHNİYET UFKUMUZU KARARTMAKTADIR: Demokrasiyle hiçbir alakası olmayan çarpık bir bilinçle karşı karşıyayız. Dini her şeye alet eden bir zihniyetin tahakkümü altındayız. ‘Hayatta en gerçek yol gösterici’ olan akıl ve bilimle yollarını ayırmış çarpık bir zihniyet ufkumuzu karartmaktadır. Düşünce hürriyeti rafa kaldırılmış, tek adamla aynı düşünmeyen herkes hain, terörist veya kökü dışarda diye yaftalanmaktadır.
YAŞAM HAKKI TEHLİKEDEDİR: İnsanımızın huzur içinde yaşama, bugününe ve geleceğine güvenle bakma hakkı elinden alınmaktadır. En temel hakkı olan ‘yaşam hakkı’ tehlikededir. En önemli görevi asayişi ve güvenliği, yani halkın yaşam hakkını korumak olan devlet, artık bu görevini yerine getirememektedir. Sözün kısası karanlık bir tablo, iç karartıcı bir ülke ve bunalmış bir millet var.
Kendilerine ve yandaşlarına rant elde etmek için, yapılan imar afları ile şehirlerimizi, kültürel mirasımızı ve doğal çevremizi tahrip ettiler. Günübirlik politikalarının tek hedefi yandaşları zengin etmek için yapılan inşaat işleridir. Geleceğe dönük ülke içi hayati öneme sahip deprem, gıda, su gibi sorunları önleyici politikalar geliştirilmemekte bu yönde adımlar atılmamaktadır. Sürdürülebilir çevre anlayışı tamamen ortadan kaldırılmış, şehirler beton yığını haline getirilmiş, halkın nefes alabileceği yeşil alanlar talan edilmiştir. Madenlerimiz yandaşlara peşkeş çekilmekte, her türlü şeffaflıktan uzak ve hukuksuz yöntemlerle tahsis edilmektedir.
SÜREKLİ BİR İKTİDAR PEŞİNDELER: Üstelik yaptıkları yolsuzlukların hesabını hiç vermeyecekleri sürekli bir iktidar peşindeler. Biat etmeye, verilene razı olmaya, kanmaya ve kandırılmaya alıştırılan bir toplum yaratmayı arzu ediyorlar. Her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak dışında düşündükleri hiçbir şey yok. Bu dönemde, gerçeklik ile uygulanan politikalar arasındaki bağ koparıldı. Ekonomik, siyasal, iç ya da dış her türlü politika, gerçeklikten uzaklaştırıldı. Başta ekonomi olmak üzere, gerçeği yüzümüze vuran rakamlara baktığımızda ufkumuzun ne kadar karartıldığını görmekteyiz. Yandaş medya marifetiyle gizlemeye çalıştıkları, vatandaşa tam tersini yutturmaya uğraştıkları ekonomik tablo tam bir felakettir.
ADALET VE HUKUK ARASINDAKİ BAĞ KOPARILDI: Bu dönemde, vicdan ve din arasındaki bağ koparıldı. Vicdansız ve gücün emrine girmiş bir din anlayışı, bizim Müslümanlık anlayışımızla bağdaşamaz. Bu dönemde, hak ve güç arasındaki bağ koparıldı. Hakkın sürekli ayaklar altına alındığı bir ülkede, hiçbir şey değerli kalamaz. Haklının başının sürekli eğik olduğu bir ülkede, hiçbir şey dik duramaz. Bu dönemde, adalet ve hukuk arasındaki bağ koparıldı. Adil olmayan bir hukuk dayatılmaktadır. Yargı tayinleri partizanca yapılmakta ve güç karşısında önünü ilikleyen yargı mensupları gittikçe militanlaşmaktadır.
ADALETE GÜVEN KALMADI: Adalet sadece mülkün değil, başta hukuk olmak üzere, toplumsal düzeni sağlayan bütün unsurların temelidir. Adil olmayan hukuk, adil olmayan devlet demektir. Adalete güvenmeyen bir toplumun güveneceği hiçbir şey kalmamış demektir. Bu dönemde, liyakat ve ehliyetle, makam ve görevler arasındaki bağ koparıldı. Partili olmak ve kayıtsız olarak biat etmek, her görev için ‘şart’ haline getirildi. Liyakat bir kenara atıldı. Devletin bütün kurumları bir tek kişinin tahakkümü altına sokuldu. Kamu yöneticileri büyük oranda devletin değil, tek adamın temsilcisi haline getirildi. Ortak akılla, bilimle ve tarih bilinciyle yönetilmesi gereken Devlet, ayaküstü kararlarla ve günübirlik politikalarla idare edilir hale geldi.
HESAP VERME VE UTANMA ARASINDAKİ BAĞ: Bu dönemde, hesap verme ile utanma arasındaki bağ koparıldı. Sorumluluk taşıyan görevlerdeki insanlardan sıradan görevlilere kadar, her kademedeki siyasi ya da bürokratik görevli, hesap vermek yerine ‘yanıldık, kandırıldık, affedin’ demeyi adet edindi. Türkiye’nin hiçbir sorununa çare olamayan bu iktidarın gitmesi şarttır. Ancak bu gitsin de yerine ne gelirse gelsin mantığı doğru bir mantık değildir. İktidarın bunca eksiklik ve hataları karşısında umut olmayı başaramayan, ortaya koyduğu beceriksiz görüntü ile iktidara her defasında can suyu olan bu muhalefetin iktidarın bu kadar yanlış işlere rağmen şimdiye kadar iktidarda kalmasını sağladığını görmezden gelemeyiz. Gerçekte Türkiye, merkezi iktidarla yerel yönetimler iktidarı arasında paylaşılmıştır. Merkezi iktidar merkezdeki kamu kaynaklarını kendi yandaşları arasında pay edip, kendine yakın medya organlarını besleyip yandaşlarına gerçek dışı propaganda yaparken, yerel yönetimler iktidarını temsil eden muhalefet de yereldeki kamu kaynaklarını kullanarak benzer uygulamaları yapmaktadır. Merkezi yönetim iktidarı ile yerel yönetimler iktidarı arasındaki karşılıklı birbirini besleyen bu simbiyotik ilişkiden herkes memnun görünmektedir.
‘ÜÇÜNCÜ BİR YOL VAR’ DEMEK İÇİN: Yıllardır iktidar karşısında seçimlerde varlık gösteremeyen muhalefet yöneticileri, partilerdeki demokratik süreçleri engelleyerek koltuklarını korumayı başarırken, muhalefetin iktidarı anti demokratik olmakla suçlaması milletimizce samimiyetsizlik olarak değerlendirilmektedir. Memleketimizin içinde bulunduğu bu karanlık tabloyu dağıtmak ve umudu yeniden yeşertmek üzere ülkemizin bu iktidardan da bu iktidara payanda olan bu muhalefetten de kurtulması gerektiği inancıyla üçüncü bir yol olarak her türlü zorluğu, meşakkati ve saldırıyı göze alarak karşınızdayız. Biz ne iktidara karşı olduğumuz için teröristiz ne de bu muhalefeti eleştirdiğimiz için bölücüyüz. Türkiye ölümle sıtma arasında tercih yapmak zorunda değildir. Milletimize, ‘üçüncü bir yol var’ demek için karşınızdayız. Milletimiz ülkeyi bu duruma getiren iktidardan kurtulmak için asla tasvip etmeyeceği marjinal grupları, Cumhuriyet ile Atatürk ile sorunu olan insanları iktidara taşımak zorunda değildir. Cumhuriyetimizin temel ilkeleri ile ülkemizin kurucuları ve kuruluş felsefesi ile sorunu olanları muhalif kisvesi altında desteklemek zorunda değildir. Muhalefetiyle iktidarıyla ülkeyi içinde bulunduğu duruma düşürenlerin, ülkeyi bu durumdan kurtarmaları beklenemez. İktidardakilerin 21 yıldır iktidarda değilmişler gibi, daha önceki vaatlerini yerine getirmişler gibi yeni vaatlerle ortaya çıkmaları, muhalefettekilerin daha önce defalarca seçim kaybetmemişler gibi aynı yöntemleri kullanarak iktidarı devirecekmiş gibi ortaya çıkmaları milletimizin aklı ile alay etmektir.
Memleketin yaralarını sarmak ve milletimizin dertlerine derman olmak hedefiyle; devletimizin tahrip edilen kurum ve kurallarını onarmayı amaçlayan yeniden inşa politikalarımız, esas olarak, üç saç ayağına oturmaktadır: Akıl, adalet, ahlak.
AKIL TERK EDİLMİŞTİR: Akıl… Büyük Atatürk ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ demiştir. Bunu günümüz Türkçesi ile ifade edecek olursak ‘Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir.’ Devlet yönetiminde aklı ön plana çıkarmak; tercih edilecek politikalarda fayda maliyet analizini iyi yapmak, toplumun en az maliyetle, en fazla fayda sağlayacağı yolları seçmek demektir. Ekonomide, dış politikada, tarım politikasında, güvenlik politikalarında bütün adımların ince ince hesaplanarak en iyi sonucu veren politikanın izlenmesi demektir. Bunu sağlamak için de kurumların ve kurumlar içerisinde yetişmiş kadroların en verimli bir şekilde kullanılması gerekir. Bir kişinin devlet içinde alınan kararlarda tek söz sahibi olması akıllı politikaların üretilmesini imkansız kılar. Çünkü her gün devlet için alınması gereken yüzlerce kararı bir kişinin en doğru şekilde alması imkansızdır. Tek kişi iktidarında, kurumlar toplum yararını en fazla artıracak kararlar almak yerine tek kişiyi en fazla memnun edecekleri kararlar almaya başlarlar. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum budur: Akıl terk edilmiştir, bir kişiyi memnun etmek üzere politikalar belirlenmektedir, bürokratlar yanlış olduğunu bilseler dahi ses çıkarmadan bu akıl dışı politikaları takip etmekte, ses çıkaranlar ya da akıl dışı işler yapmak istemeyenler dışarı itilmektedir. Dolayısıyla, ihtiyacımız olan ilk şey aklımızı başımıza almaktır. Akla yani bilime, yani hesaba, yani matematiğe aykırı olan hiçbir politika hayata geçirilmeyecektir. Bunun için ortak akıl mekanizmaları çalıştırılacak, bir politika geliştirilirken etki analizleri yapılacak, izlenecek politikanın fayda maliyet analizleri yapılacak ve Devletin kıt kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması sağlanacak, bütün bunlar da toplumun her kesimi ile şeffaf bir şekilde paylaşılacaktır.
ANCAK AKLI OLANLAR ADALETLE HÜKMEDEBİLİR: Adalet… Yüce Atatürk’ün ‘Adalet mülkün temelidir’ sözündeki ‘mülk’ devlet demektir. Yani Devletin temeli adalettir. Diğer bir deyişle, Devlet en öncelikle adaleti sağlamak için vardır. Adaleti sağlayamayan bir devletin temeli yoktur ve ayakta kalamaz. Adalet evde, okulda, işte kısaca hayatın her alanında oksijen gibi yaşamsal önemi olan bir ihtiyaçtır. Adaletin olmadığı toplumlarda yozlaşma artar, bireyler arasında güvensizlik yayılır, geleceğe ilişkin kaygılar yükselir. Bunların bir sonucu olarak insanlar daha karamsar ve mutsuz olurlar. Adalet yoksa mülkiyet ve telif hakları yeterince korunmuyorsa, ticari hayatta kişilerin hakları korunmuyorsa, Devlet gerekli kontrol ve denetim mekanizmalarını sağlayamıyorsa, yapanın yanına, çalanın hanesine kar kalıyorsa orada ekonomi gelişmez, refah artmaz, hiçbir işte bereket olmaz. Türkiye’nin adalet sisteminin bugün içinde bulunduğu durum içler acısıdır. Yargı hiçbir zaman bu kadar vesayet altında olmamıştır. Aslında akıllı olmak adaletli olmayı gerektirir. Ancak aklı olanlar adaletle hükmedebilir. Çünkü aklı olanlar bilirler ki adaletsiz bir düzenin devam etme şansı hiç yoktur. Adalet mekanizmalarının önündeki tıkanıklıklar açılacak, yargının en hızlı ve en adil bir şekilde işlemesi için bütün imkanlar seferber edilecektir. Mahkemelerin bağımsız ve özgür çalışacağı, hakimlerin üzerindeki bütün baskıların kalktığı, yargının kendi içerisinde kontrol ve denge mekanizmalarının kurulacağı bir adalet sistemi için gerekli bütün hazırlık çalışmaları yapılmıştır.
ARTIK ÜLKENİN 3Y SORUNU YOKTUR, 4Y SORUNU VARDIR: Ahlak… Herhangi bir şeyin akla ve yasalara uygun olması o şeyin ahlaka uygun olmasını garantilemez. Ahlak veya etik kuralları yasalar tarafından yasaklanmamış veya engellenmemiş meselelerde daha ince bir bakış açısıyla o meselenin uygun olmadığının, diğer bir deyişle etik olmadığının, değerlendirilmesi halinde hayata geçirilmemesini ifade eder. Örneğin bir hidroelektrik üretim tesisinin yapımında tesisin yatırımının ekonomik olarak kazançlı olması ve yasalarda bu tesisin kurulumunu engelleyecek bir hükmün bulunmasa dahi, bu tesisin açılması doğaya fiziksel veya estetik açıdan zarar veriyorsa böyle bir tesisin açılması ahlaka uygun değildir. Siyasi tercihler yapılırken toplum kesimleri arasında haksızlık sayılabilecek tercihlerde bulunulması, bir kesimin diğer kesime göre kayırılması da ahlaka uygun değildir. Kamu kaynakları o kaynakların gerçek sahipleri arasında adil bir şekilde dağıtılmalıdır. Kamuda işe giriş sınavlarında torpil yapılması, mülakatlarda haksız bir şekilde toplumun bir kesiminin kayırılması ahlaka uygun değildir. Yatırımların belirli bir bölgeye yapılması, harcamaların toplum kesimleri arasında dengesiz olması veya bir kesimin yaşamına müdahale anlamına gelebilecek vergilerin konulması ahlaksızlıktır. Geleceği düşünmeden Devleti borçlandırmak, gelecek kuşakların kazançlarını bugünden tüketmek, seçim kazanmak için geçici bolluk yaratarak kamu kaynaklarının pervasızca harcanması ahlaksızlıktır. Toplumun gelişmesi, toplum içinde dayanışmanın ve bağlılığın artması toplum içindeki ahlaki normların oturmuş olması ve toplum bireylerinin bu normlara sıkı sıkıya bağlı olmasına bağlıdır. Devletin yöneticileri her hareketlerinde topluma örnek oluşturmalı, ahlaksızlığı ve ahlaksızları dışlamalı, erdemli davranışları ve bireyleri yükseltmelidir. Ne yazık ki bugün yaşadıklarımız bunun tam tersidir. Ülkedeki yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk ile mücadele edeceği sözü ile iktidara gelen AKP, bunların her birini artırmış ve bunlara yüzsüzlüğü eklemiştir. Artık ülkenin 3Y sorunu yoktur, 4Y sorunu vardır.
İzleyeceğimiz politikaların, atacağımız her adımın sadece akla ve adalete uygun olması değil, aynı zamanda ahlaka uygun olması gözetilecektir. Devlet içinde ahlaklı ve erdemli olanlar yüceltilecek, ar damarı çatlamış olanlar Devletin kademelerinden uzaklaştırılacaktır.
Hukuk alanında yapacaklarımız… Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere devlet kurumlarının, tarafsız, çağdaş ve demokratik denetim yapma yetkisini kullanabilmesi için gerekli düzenleme ve reformlar derhal yapılacaktır. Yetkin ve tarafsız yargıçların seçilmişleri denetlemesi imkanı sağlanacaktır. Hakim ve savcıların talimatla hareket etmelerine son verilecektir. Önünü iliklemeyen hakim ve savcılar görev yapacaktır. Bağımsız, etkin ve gecikmeyen bir yargı düzeni kurulacaktır. Hakim ve Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak, Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı HSK’da yer almayacaktır. Yargıdaki siyasallaşma mutlaka önlenecektir. Yargı üyelerinin göreve başlaması siyasi erkin dışında olacaktır. Yargıç güvencesini sağlamak için gerekli bütün adımlar atılacaktır. Hak arama özgürlüğünü güvence altına alan düzenlemeler yapılacaktır. Özel hayatın gizliliği en önemli ilkelerimizden biridir. Telefon dinlemeleri başta olmak üzere devletin, vatandaşın hayatına müdahale edecek hukuksuz uygulamaları engellenecektir.
ÖZGÜR BASIN ANLAYIŞI ESASTIR: Demokrasi alanında yapacaklarımız… Yürütme, yargı ve yasama erkleri arasındaki kuvvetler ayrılığı pekiştirilecek, buna aykırı uygulamalara derhal son verilecektir. Demokrasiyi bütün kurum ve kurullarıyla kesintisiz biçimde işletmek vazgeçilmez hedefimizdir. Temel hak ve özgürlükler, kanun önünde eşitlik, çoğulculuk ve özgür basın anlayışı esastır. Katılımcılık, birlikte yönetim ve çoğulcu demokrasi ilkeleri doğrultusunda yükseltilecek olan demokratik toplum yapımızda yerel yönetimler ve sivil toplum ön plana çıkarılacaktır. Yerel yönetimler güçlendirilecektir. Medya siyasetin ve sermayenin güç devşirme aracı olmaktan çıkarılacaktır. Tarafsız ve sorumlu yayımcılık anlayışına uygun düzenlemeler ivedilikle yapılacaktır. Demokrasimizi, milli bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi tehdit eden FETÖ, PKK, Hizbullah, DHKPC, İŞİD ve benzeri bütün terör örgütlerine karşı tavizsiz mücadele edilecektir.
Kamu yönetimi alanında yapacaklarımız… Kamu yöneticilerinin hukuka, bilime, kamu yararına uygun ve tarafsız biçimde görev yapmaları esas olacaktır. Kamu yöneticilerinin seçiminde ve yükseltilmelerinde liyakat ve ehliyet ana ilkemiz olacak, her tür ayırımcılığa son verilecektir. Kamu yönetimi denetlenebilen ve hesap verebilen bir hale getirilecektir. Kamu düzeninde devlet ve yurttaş arasındaki ilişkiler karşılıklı güven esasına dayandırılacaktır.
İFLASLAR DOĞURAN EKONOMİK MODEL TERK EDİLECEKTİR: Ekonomi alalında yapacaklarımız… Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan ekonomi politikalarına son vereceğiz. Tüketim, israf, borçlanma sarmalına dayalı ve iflaslar doğuran ekonomik model terk edilecektir. Üretime dayalı, gelirin hakça bölüşüldüğü refah ekonomisine geçilecektir. Yaratıcılık ve girişimcilik teşvik edilecektir. Ekonomiyi düzenleyen temel kurulların özerkliği yeniden tesis edilecektir. Merkez bankası para politikasını bağımsız bir şekilde uygulayacaktır. Kamu bankaları siyasetin etkisinden çıkarılacaktır. Finansal sistemimizin standartları yükseltilecek ve finansal yatırımların güvenliği sağlanacaktır.
BÜTÇE DENGESİ MAKUL HALE GELECEK: Hedefimiz Türkiye ekonomisinin her yıl en az yüzde 7 büyümesidir. Başta dış yatırımcılar olmak üzere her türlü yatırımcı için şart olan öngörülebilir ve güvenilir yatırım ortamı oluşturulacaktır. Kaynaklar, israf ve talan ekonomisine değil üretim ekonomisine yönlendirilecektir. Kişi başına düşen milli gelirimizi ilk etapta 15 bin dolar düzeyine çıkartarak orta gelir tuzağından kurtulacağız. Kamu kaynaklarının etkin kullanımıyla bütçe dengesi makul hale gelecek, üretim ekonomisiyle ihracat artacak ve dış ticaret açığı sürdürülebilir düzeylere düşecektir. 5 Yıl içerisinde en az 5 yerli markayı dünya markası haline dönüştürmeyi hedefleyen AR-GE ve teşvik politikaları uygulanacaktır.
İŞSİZLİK ORANLARI 5 YIL İÇİNDE YÜZDE 5’E DÜŞÜRÜLECEKTİR: Üretime dayalı ve küresel ölçekte rekabet edebilir ekonomik model sayesinde işsizlik oranları 5 yıl içinde yüzde 5’e düşürülecektir. Ekonomik vizyonumuz, tasarım ve katma değeri yüksek üretim odaklı olacaktır. Girişimcilik merkezleri oluşturulacaktır. Bilişim ve gelecek teknolojileri öncelikli yatırım alanları olacaktır. Yüksek teknoloji bölgeleri kurulacaktır. Bilişim alanında hizmet ihraç eden ülke haline geleceğiz. İhracatımız 5 yıl içerisinde iki katına çıkarılacaktır. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri sektörünü, 100 milyar dolarlık iş hacmine ulaşması için destekleyeceğiz. Bölgesel gelişmişlik farklarını azaltacak ve gelişmeyi bütün ülkeye yayacak politikalar uygulanacaktır. Jeopolitik konumumuzu da kullanarak Türkiye’yi lojistik üs haline getireceğiz. Enerji politikalarında akılcı olmayan uygulamalar gözden geçirilecek, ithal kömüre dayalı termik santral yapımına kısıtlama getirilecek, yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilecektir. Bütün gelişmiş ekonomilerin yoğun biçimde kullandığı demiryolu taşımacılığı modern yöntemlerle Türkiye genelinde geliştirilecektir. ‘Demiryolu ve Otoyollar Entegre Projesinin’ ilk etabında Samsun – Mersin Demiryolu ve otoyolu projesi başlatılacaktır. Ulaşım altyapısı geliştirilirken önceliklerimiz, ihtiyaç ve kaynak dengesine göre belirlenecektir.
DİPLOMASİ YENİDEN TESİS EDİLECEKTİR: Dış politikada yapacaklarımız… Barış ve güvenlik ilkelerinden ayrılmayacak politikalar geliştirilecektir. Ülkemizin, kontrolden çıkmış bir göç politikası sonucunda ortaya çıkan sığınmacı sorunu acilen çözülecek ve sığınmacıların en hızlı bir şekilde ülkelerine dönmeleri sağlanacaktır. Herkesle kavga eden bir devlet görüntüsünden hızla çıkılacak ve başta komşularımız olmak üzere, milli çıkarlarımız doğrultusunda bütün dünya ülkeleri ile sağlıklı ilişkiler kurulacaktır. Batı ülkeleri ve Avrupa Birliği ile ilişkimizi ulusal çıkarlarımız doğrultusunda normalleştireceğiz. Avrupa Birliği ile sonuna kadar müzakere edeceğiz ve bu sürecin kesintiye uğramasına izin vermeyeceğiz. Avrupa’nın da Türkiye ye ihtiyacı olduğu bilinci içerisinde olacağız. Kıbrıs’ta adil ve iki taraflı hızlı bir çözüme ulaşmak hedefimizdir. İşleyen demokrasisi ve çağdaş yaşam koşullarıyla Türkiye yeniden İslam ülkelerine örnek ülke olacaktır. Bugün devre dışı bırakılan diplomasi, Devletimize ve geleneklerimize yakışır şekilde yeniden tesis edilecektir. Uluslararası ilişkiler dostluk ilişkisi değil karşılıklı çıkarlar ilişkileridir. Devletin diplomasi geleneğini yok sayarak yaratılan tahribatın onarımı için gerekli adımlar ivedilikle atılacaktır. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki sorunlarına çözüm geliştirmeye yönelik etkin politikalar izlenecektir.
YÜKSEKÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİMİZE, ASGARİ ÜCRETİN YARISI KADAR BURS VERİLECEKTİR: Eğitim alanında yapacaklarımız… Eğitim; akıl, bilim ve çağdaş standartlara dayalı ve öğrenci odaklı olarak yapılandırılacak ve siyasetin toplum mühendisliği aracı olarak kullanılmayacaktır. Eğitim niteliğinin mevcut durumu ülkemizin en temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Üniversitelerden başlayarak temel eğitime yayılan bu sorunlara kısa ve uzun vadeli olmak üzere iki aşamalı bir çözüm planı uygulanacaktır. Yükseköğrenimde idari reform yapılacak, Devlet üniversiteleri özerkleşecektir. Üniversitelerin bilim yapar hale gelmesinin önü açılacaktır. Yükseköğrenim öğrencilerimizin yurt sorunları tamamen çözülecek ve öğrencilerin iki kişilik odalarda kalmaları sağlanacaktır. Yükseköğrenim gören öğrencilerimize, asgari ücretin yarısı kadar burs verilecektir. Üniversite öğrencilerine verilen burslar, mezuniyetten sonra iş buluncaya kadar iki yıl süreyle ödenmeye devam edecektir. Her sene 10,000 üniversite mezunu dünyanın değişik ülkelerinin en iyi okullarına yüksek lisans ve doktora yapmak üzere gönderilecektir. Bu gençlerimizin, yurda döndüklerinde, ülkemizin üniversitelerinde, sanayisinde, kültür ve sanat hayatında etkin rol oynamaları sağlanacaktır.
SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK KALDIRILACAK, ÖĞRETMENLERE ÇALIŞMA GÜVENCESİ SAĞLANACAKTIR: Ülkemizdeki bilgisayar mühendisi sayısı 100 bine çıkarılacaktır. Türkiye bilişimde teknoloji üreten ve ihraç eden bir ülke konumuna getirilecektir. Bütün çocuklarımıza nitelikli eğitim imkanı sunulacaktır. Okul Öncesi Eğitim zorunlu hale getirilecektir. İkili eğitim tümüyle kaldırılacak, tam gün eğitim sistemine geçilecektir. Taşımalı eğitim ve birleştirilmiş sınıf uygulaması sona erdirilecektir. Çocuklarımız istemediği okul türüne yönlendirilmeyecektir. Proje okul uygulaması kaldırılacaktır. Okullar için zorunlu bağış alınması engellenecektir. Hiçbir sınavdan giriş ücreti alınmayacaktır. Engelli çocuklarımız için özel eğitim programları geliştirilecek, devlet bu evlatlarımızın hayat boyu güvencesi olacaktır. Başta ekonomik hakları olmak üzere öğretmenliğin statüsünü güçlendireceğiz. Öğretmenlere, eğitim-öğretim yılı açılışında verilen ikramiyeden bağımsız olarak, her 24 Kasım’da bir maaş ek ödeme yapılacaktır. Sözleşmeli öğretmenlik kaldırılacak, öğretmenlere çalışma güvencesi sağlanacaktır. Öğretmen alımında mülakat sistemi kaldırılacaktır. Öğretmene akademik kariyer yapma imkanı verilecektir.
SAĞLIK HAKKI BÜTÜNÜYLE PİYASA KOŞULLARINA BIRAKILAMAYACAK TEMEL BİR HAKTIR: Sağlık alanında yapacaklarımız… Sağlık yatırımlarının yanı sıra, kaliteli ve herkesin erişebileceği sağlık sistemini oluşturmak temel önceliğimizdir. Sağlık hakkı bütünüyle piyasa koşullarına bırakılamayacak temel bir haktır. Devlet bu alanda halkın yararına olan gerekli bütün düzenlemeleri ve müdahaleleri yapacaktır. 18 yaşına kadar herkes, sahip olduğu nüfus cüzdanından başka hiçbir belgeye ve işleme ihtiyaç duymaksızın, bütün sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanacaktır. Vatandaşlarımızın her türlü ilaca erişmesini temin etmek için gereken düzenlemeler yapılacaktır. Hastanelerimizin güvenliğini Devletin kolluk kuvvetleri ile sağlayıp, sağlık çalışanlarına yönelik saldırıları asgariye indireceğiz.
YEREL HALKIN ÇEVRE KONUSUNDAKİ KARAR ALMA SÜREÇLERİNE GERÇEKÇİ VE ETKİN KATILIMI SAĞLANACAKTIR: Çevre ve şehircilik alanında yapacaklarımız… Şehirleşmede, imar planlamasında, yerüstü ve yeraltı doğal kaynakların kullanımında, ulaştırma ve enerji projelerinde, çevrenin ve doğal hayatın korunması temel hedefimizdir. Depremlere hazırlanmayı en öncelikli işimiz olarak görüyoruz. Bunun için deprem riski çok yüksek olan şehirlerimizden tersine göçü başlatacak politikaları acilen devreye alacağız. Yaşadığımız deprem, sel, orman yangınları gibi afetlere hazırlıklı olmadığımız son yaşadığımız felaket ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. Biz afet sonrası faaliyetlere yoğunlaşan Kriz Yönetimi ile tanımlanan yara sarma politikalarının ötesine geçecek, afet öncesi riskin en aza indirilmesine yönelik tedbirler ile afet anında yapılması gerekenleri ve afet sonrasını planlayan bir Afet Yönetim Sistemi oluşturacağız. Bu sistem, can ve mal varlığının kaybedilmesi olasılığını, afet öncesinde çok yönlü önlemlerle hafifletme çabaları ile bir özel planlama kapsam ve yöntemi içeren dirençli yerleşim yerleri prensibine dayanmaktadır. Afet Yönetim Kanunu ve Afet Yönetim Bakanlığı ile deprem, sel, heyelan, vb. doğal afetler ile birlikte yangın, pandemi, gıda krizi gibi insan ve iklim değişikliği kaynaklı afetleri bu kapsamda değerlendireceğiz. Risk azaltma eylem planları oluşturacak, afetlere hazırlıklı bir toplum için sürdürülebilir ve nitelikli kentsel yaşam alanları oluşturacağız. İnsanlarımızın can güvenliğini deprem dirençli binalar ve deprem dirençli yerleşim yerleri oluşturarak her şeyin üzerinde tutacağız. Bugünün ihtiyaçlarını karşılarken gelecek nesillerin haklarını da gözeten, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir politikalar geliştirilecektir. Çevrenin kirlenmesine izin vermeyeceğiz, kirletene bedelini mutlaka ödeteceğiz. Yerel yönetimlerin çevreyi ve doğayı korumalarına ilişkin sorumluluklarını arttıracağız. Yerel halkın çevre konusundaki karar alma süreçlerine gerçekçi ve etkin katılımı sağlanacaktır. Doğal yaşamın korunması ve hayvan haklarının gözetilmesi konusundaki uygulamalarımız, ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yürütülecektir.
TARIM KANUNU 21. MADDESİNDEKİ TARIM DESTEKLERİ İKİ KATINA ÇIKARILACAKTIR: Tarım alanında yapacaklarımız… Bitkisel, hayvansal üretim ve gıda güvenliği siyaset üstüdür. Bir milli güvenlik meselesidir. Devlet tarımsal üretimde planlayıcı, piyasa düzenleyici, üreticiyi ve tüketiciyi koruyucu konuma getirilecektir. Çiftçinin piyasa koşullarının altında ezilmesine izin verilmeyecektir. Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta ithalatçı olmaktan çıkarıp, kendi kendine yeter ve ihracat yapar hale getireceğiz. Türkiye’yi Avrupa’nın organik tarım ve hayvancılık merkezi yapacağız. Tarıma dayalı sanayi önceliğimizdir. Başta mazot ve gübre olmak üzere tarımda girdi fiyatları makul düzeyde tutulacaktır. Üretici destekleri tohum tarlaya ekilmeden açıklanacaktır. Tarım Kanunu 21. maddesindeki tarım destekleri iki katına çıkarılacaktır. Su Kanunu çıkarılacaktır. Meraların köyün ortak malı olarak kalmasını sağlayacağız. Devletin modern tarım ve hayvancılığa yol göstermesi, bilgi ve teknoloji üretmesi amacıyla bölgesel merkezler kurulacaktır. Yıllardır bir türlü bitirilemeyen GAP tamamlanacaktır.
AİLE SİGORTASI UYGULAMASI HAYATA GEÇİRİLECEKTİR: Çalışma hayatında yapacaklarımız… Çalışanların örgütlenmesinin ve hak arayışlarının önündeki engelleri kaldıracağız. İşçilerin sendikal hakları ile grev hakkını kullanılamaz hale getiren yasal hükümleri kaldıracağız. Herkese iş ana hedefimizdir. Küresel rekabete uygun yeni istihdam alanları yaratmayı teşvik edeceğiz. Kayıt dışı çalışma engellenecektir. Asgari ücret asgari geçim standardına göre oluşturulacak bir sepete göre belirlenecek ve enflasyon ortamında herhangi bir karar almaya bağlı olmaksızın satın alma gücü düştükçe aylık olarak artırılacaktır. Aile sigortası uygulaması hayata geçirilecektir
KADINLARIN, ŞU ANDA YÜZDE 32 OLAN İSTİHDAMA KATILIM ORANI YÜZDE 50’YE ÇIKARILACAKTIR. Kadınlarımız, çalışma hayatından siyasete kadar hayatın her alanında hakları olan yeri alacak ve toplumsal yaşantımızı zenginleştireceklerdir. Kadınların, özellikle siyasal yaşama katılmalarının ve yönetimde üst makamlara yükselmelerinin önü açılacak, pozitif ayrımcılık desteklenecektir. Kadınların, şu anda yüzde 32 olan istihdama katılım oranı yüzde 50’ye çıkarılacaktır. Kadına ve çocuklara yönelik şiddetle etkin biçimde mücadele edilecektir.
Kültür politikalarımızın hedefi, toplumun ve bireyin, düşünsel, estetik ve manevi yaşamını zenginleştirmek ve yüceltmektir. Özgür düşünceyi ve sanatsal yaratıcılığı teşvik edeceğiz. Toplumun, estetik duyarlılıktaki eserler ve fiziki çevre ortamında gelişmesi sağlanarak yaşam kalitesi kültürel boyutuyla da yükseltilecektir. Toplumun ve bireyin nitelikli kültür ve sanat faaliyetlerine kolaylıkla ulaşılabilmesi sağlanacaktır. Sanat faaliyetleri desteklenecek ve sanatçıların örgütlenmeleri sağlanacaktır. Merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin kültür yatırımlarına daha fazla kaynak ayırması sağlanacaktır.
PASSOLİG UYGULAMASI KALDIRILACAKTIR: Spor alanında yapacaklarımız… Sporun siyasallaşması engellenecektir. Spor yönetiminin özerkliği yeniden tesis edilecektir. Başta atletizm olmak üzere bütün spor dalları özendirilecektir. Spor altyapısı güçlendirilip çağın gereklerine uygun hale getirilecektir. Üstün yetenekli gençler için özel yetiştirme projeleri geliştirilecektir. Passolig uygulaması kaldırılacaktır.
TURİZM ÜLKE SATHINA YAYILACAK: Turizm çeşitlendirilerek 12 aya yayılacak, yabancı turist sayısı 100 milyona, turizm gelirlerimiz 120 milyar dolara çıkarılacaktır. Kültür, doğa, sağlık alanlarındaki turizm yatırımları teşvikler yoluyla desteklenecek, turizm bölgelerinin alt yapı yatırımları gerçekleştirilecektir. Türkiye’nin turizm tanıtımı kamu ve özel sektör ortaklığında kurulacak özerk bir kurum tarafından etkin bir şekilde yürütülecektir. Turizm, iki merkeze bağımlı olmaktan kurtarılarak, ülke sathına yayılacaktır. İlk etapta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu odaklı ‘Van Gölü ve Çevresi’ ve Orta Anadolu odaklı ‘Kapadokya ve Çevresi’ Turizm Entegre Projeleri başlatılacaktır. Yalnız turizmin değil, doğal yaşamın korunması kaygılarının ön plana alındığı, ‘Karadeniz’in Doğal Değerlerini Koruma Programı’, bütün Karadeniz’i kapsar biçimde uygulanacaktır. Turizmde istihdam politikası sürdürülebilir hale getirilecek, yaz-kış istihdam dengesinin sağlanması için kış aylarında istihdam teşviki uygulanacaktır.
BİZ KAZANACAĞIZ, CUMHURİYET KAZANACAK: Yeniden inşa etmemiz gereken bir alan da birbirlerine düşmanlaştırılan insanlarımızı barıştırmaktır. Ayrışmanın, bölünmenin ve kamplaşmanın bu ülkede yaşayan hiç kimseye fayda sağlamayacağı gerçeğini anlatacağız. Saygın bir ülke olmanın ve uluslararası toplumda kaybettiğimiz güçlü konuma yeniden ulaşmanın yolunun, içerde sağlayacağımız birlik ve bütünlükten geçtiğini her zaman göz önünde bulunduracağız. Bu nedenle, kardeşlik, barış, huzur, refah ve sevgi yol gösterici değerlerimiz olacaktır. Siyasette hakka, hukuka ve milletin tümüne saygılı bir üslup yerleştireceğiz. Türkiye’nin geleceği için ortak kaygıları paylaşan, Cumhuriyetin geleceği için ortak bir mücadele vermek isteyen herkesle birlikte yürüyeceğiz. Yolumuzu aydınlatan ışık Milletimizin gücüdür. Büyük Atatürk ve arkadaşlarının kutlu uğraşlarında en büyük dayanakları olan bu milletin gücüne güveniyoruz. Milletimizin karşısına, çocuklarımızın aydınlık geleceğini geri almayı hedeflemiş bir bilinç ve kararlılıkla çıkıyoruz. Cumhurbaşkanlığını kazanacağız, meclis çoğunluğunu alacağız. Hemen ardından, ‘yeniden inşa politikalarımızı’ uygulamaya başlayacağız. Anayasal rejimi canlandıracağız, hukukun üstünlüğü ilkesini hakim kılacağız, ekonomiyi güçlendireceğiz; Cumhuriyetimizi, çıkardıkları rotasına yeniden oturtacağız. Halkın geleceğe olan güvenini yeniden ve güçlü biçimde tesis edeceğiz. Aydınlığa ve refaha doğru olan yolculuğumuzu yeniden ve büyük bir şevkle başlatacağız. 2023’de, Cumhuriyetimizin hak ettiği yüzüncü yıl sevincini, bütün yurttaşlarımızla birlikte huzur ve barış içerisinde kutlayacağız. Memleketimiz üzerindeki kara bulutları dağıtacağız umudu yeniden yeşerteceğiz. ‘Birbirimizle Barışacağız’, ‘Birlikte Büyüyeceğiz’ ve ‘Hakça Bölüşeceğiz.’ Milletimize inanıyoruz, kendimize güveniyoruz, biz kazanacağız, Cumhuriyet kazanacak”
Dolar kuru ne kadar? Dolar kaç TL? Dolar alış ve satış fiyatları için tıklayın. Altın fiyatları için tıklayın. Gram altın ne kadar? Çeyrek altın ne kadar? Kaynak: ANKA / Güncel