Bu bir erkeğin dünyası,
Fakat hiçbir şey, hiçbir şey ifade etmeyecekti
Bir kadın olmasaydı.
…
O (erkek) kayıp, boşlukta
O (erkek) kayıp, acıda.[2]
(Betty Jean Newsome ve James Brown, 1966)
İnsanın yeryüzüne düşmesiyle başlayan güç savaşları kimi zaman sınıf kimi zaman ırk kimi zaman da cinsiyet etrafında şekillenir. Aslında bu, güçlü olanın savaşıdır ve kendini koltuğundan etmemek için oluşturduğu sistemin kaosudur. Feminist kurama göre tüm bu kaosun değişmeyeni olarak cinsiyet, diğer tüm baskı ve hiyerarşi biçimlerini içinde barındırır.
Cinsiyet değişkeni heteronormatif bir düzlemde kurulduğundan bu yana, kadın ve erkeği bu düzlemin baş aktörleri olarak görür. Ancak patriyarkal bir sistemin içinde kurulduğundan dolayı iktidar ve öteki kavramları etrafında bir hiyerarşi söz konusudur ki burada iktidar, erkek; öteki ise kadındır. Elbette ki “öteki” olan taraf sadece kadınlardan ibaret değildir; burası çeşitli cinsiyet kimlikleri, hayvanlar, çocuklar, doğa ve hatta erkeklerden oluşan kalabalık bir taraftır.
Bu ikili karşıtlık düzleminde kadın ve erkeğin bir grup olarak gösterilmesi gereken, toplumsal cinsiyet rollerine uygun olan özelliklere toplumsal cinsiyet kalıpyargıları denir[3]. Elbette ki toplumsal cinsiyet kalıpyargılardan sadece kadınların muzdarip olması beklenemez. Kutbun diğer ucundaki cinsiyet olarak görülen erkekler de bu durumdan hemen hemen aynı derecede sıkıntı yaşar. Burn, bu sıkıntıları erkek cinsiyet rolüyle ilişkili normlara bağlamış ve bunları üç başlık altında incelemiştir: başarı/statü normu, güçlülük normu ve kadınsı olmama normu[4]. Bu normlara göre erkeklerin her işte başarılı olmaları, fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak güçlü olmaları ve kadınsı görülen tüm praxislerden uzak kalmaları gerekir.
Kaynak: Zehra Dökmen, Toplumsal Cinsiyet
Toplumda erkekliğin bir çeşit tam olma halini “adam”lığını inşa etmesi istenir. Horzum’un çalışmasında dipnot düştüğü “adam” ve “erkek” sözcükleri arasında fark şu şekilde okunabilir:
“Adam sözcüğü, hetero-normatif cinsiyetçi söylem içerisinde tanımlanan erkek olma halini belirterek ataerkil toplum ve siyaset yapısına uygun olarak şekillenmiştir. (Türkçedeki “adam olmak, adam gibi, adam yerine koymak, kalıbının adamı, adamlık sende kalsın” gibi ifadeler hegemonyacı erkeklik içerisindeki bu söyleme örnek gösterilebilir.) Erkek sözcüğü ise anlam bakımından tarafsız olup bir ad olmanın yanı sıra bir adıl olarak cinsiyet belirtmek için de kullanılmaktadır”[5]
Hegemonik Erkeklik
Kaynak: Uykusuz Dergi, Yiğit Özgür
Connell, hegemonik bir erkeklik biçiminin, erkekliği toplumsal kalıp yargılar içine gömdüğünü ve bu şemanın dışında kalan erkeklerin kadınsılaştığını ve bir “erk” olamadığını ifade ettiğini ileri sürer[6]. Patriyarkal sistemde iktidar olan erkeğin karşısında duran her şey; kadın veya kadınsıdır, ötekidir. Bu yüzden toplumsal cinsiyet rollerine uymayan erkeklik biçimleri, doğa, hayvanlar ve diğer canlılar kadınsı bulunur.
Hegemonik erkeklik kavramındaki “hegemonya”nın işaret ettiği şey Gramsci’nin öne sürdüğü gibi, toplumsal üstünlüktür. Bu üstünlük, dinsel öğretiden ev içi yaşama, politikadan ücret yapılarına kadar kök salmıştır. İktidarı ele geçirmiş erkek; kamusaldadır, heteroseksüeldir ve diğer erkeklerin rızalarını da almıştır. Kadınlar hem bu hegemonik erkek hem de bunun dışında kalan erkekler tarafından ezilirken, erkekler daha çok hegemonik erkek dolayımında baskı altına alınırlar.
Heteronormatif biçimde inşa edilen ikili karşıtlık sisteminde erkeklik ve kadınlık biçimlerinin karşılıklı ilişkisi, tek bir yapısal gerçeklik üzerine, erkeklerin kadınlar üzerindeki küresel egemenliği üzerine oturtulur. Bu yapısal olgu bir bütün olarak toplumda hegemonik erkeklik biçimini tanımlayan erkeklerarası ilişkilerin ana temelini oluşturur. Hegemonik erkekliği inşa eden unsurlar arasında ekonomik durum, kültür düzeyi, fiziksel güç ve çekicilik, toplumdaki statü gibi kamusal alana ait özellikler bulunmaktadır. Hegemonik erkeklik kazanıldığı gibi kaybedilme riski de taşıdığı için elde tutmak için sürekli gayret gereklidir.
Çoklu Erkeklikler
Kaynak: Karikaturname, Yunus Emre Gündüz
Toplumsal cinsiyet çalışmaları feminist kuram dahilinde tartışıldığı ve daha çok kadın hakları üzerinden ilerlediği için erkeklik çalışmalarının gölgede kaldığı söylenebilir. Yine de bu çalışmaların ilk kıvılcımları Erkek Özgürlük Hareketi ile atılmıştır. Bu hareket, erkek cinsiyet rollerini düzeltip bir iyileştirme sağlamayı amaçlamış ve tek bir erkeklik algısından ve tahakkümcü bir cinsiyetten çok hetero-ataerkil sistemden zarar görmüş çoklu erkeklikler üzerine odaklanmışlardır.
Erkek Özgürlük Hareketinin kadın hareketinin ardından filiz vermesi şaşırtıcı değildir. En başta feminist harekete bilenen erkekler daha sonra bu hareketi kendilerine ilham almışlardır. Feminizmin ilk çıktığı yıllarda çoğu erkek öfkelenmiş, bu harekete şüpheyle yaklaşmış ve alaya almış olsa da daha sonrasında birçok erkek “biz erkeklerin kadınlardan öğreneceği çok şey var” şeklinde kadın hareketini desteklemiştir. Başlangıç olarak İngiltere’de 1970’lerde “erkek gruplarını” oluşturacak olan bu feminizm yanlısı erkeklerin öğrenmeyi umdukları şey erkek olmanın yeni, baskıcı olmayan, hayatı olumlayan biçimleridir. Cinsiyetçilik karşıtı erkekler genelde en büyük düşmanlarının “klasik erkeklik” olduğunu düşünmektedir.
Cinsiyetçilik karşıtı bir dergi olan Achilles Heel’deki bir yazıda erkekliğe ilişkin şu ifadeler geçmektedir:
“Erkekler olarak toplumdaki iktidarımız sadece kadınları ezmekle kalmaz, bizi bütün ilişkilerimizi-birbirimizle, kadınlarla, kendimizle ilişkilerimizi- felce uğratan boğucu bir erkeklik içine de hapseder”[7]
Sonuç olarak kadınlık ve erkeklik biçimleri tek bir prototipe indirgenemeyecek kadar çeşitlidir. Kültür, yaş, ırk, eğitim gibi birçok unsur bizlere erkekliklerin –tıpkı kadınların olduğu gibi- farklı ifadeleri olduğunu göstermektedir.
Erkeklik ve Şiddet
Segal[8], erkeklik ve şiddet arasında bir bağ olduğunu ve bunun sebebinin şiddetin toplumsal olarak onaylandığı kullanım alanlarından (polis, ordu, hapishane görevlileri gibi) çoğunun erkeklerin meslekleri olmasından kaynaklandığını öne sürer. Öte yandan erkeklerin “erkekliklerini” ispat etme çabası da şidedete yatkınlığıyla doğru orantılıdır. Ancak geleneksel erkeklik tanımının bir bölümü çökmeye devam ederken, eril kimliklerine sıkı sıkıya sarılan erkekler şiddete daha çok başvurabilirler.
Erkeklerin de ataerkillikten zarar gördüğünü savunan erkek kurtuluşçuluğu, erkeklerin ataerkillik karşısında uğradıkları yıkımın, erkekliğin gerçekte sağlıklı ve ataerkil olmayan özüne dönüşle engellenebileceğini savunmaktadır[9].
Kırılgan Erkeklik
Kaynak:Uykusuz Dergi, İlker Altungök
Ataerkil sistemin ima ettiği erkek olma halini, iktidar olma veya öteki kimlikler üzerine tahakküm kurma olarak anlayabiliriz. Adam olmak veya adamlık konumu ve söylemleri iktidar pozisyonuna erişildiğinin veya heteronormatif ve hegemonik bir statüye kavuşulduğunun göstergesi sayılabilir. Ancak sürekli bu pozisyonu korumak veya toplumsal cinsiyet rollerini sürdürmek erkek için zorlayıcı bir durumdur. İktidarı, her an kırılma tehdidi altında veya elinden kayıp gidecek bir durumdadır. Performansı sürekli güçlü, canlı tutma kaygısı yüzünden erkeğin duyguları, psikolojisi, sorunları tartışılamaz veya sorgulanamaz haldedir.
Erkekliğin sağlanması ve sürdürülmesi meşakkatli ve yeniden üretilmesi gereken bir kıvamdadır. İşte bu yüzden, akışkan veya kırılgan bir zemindedir ki James Brown’ın şarkısında söylediği gibi boşluğa ve acıya itilen erkek artık kayıp bir durumdadır. Dünyada cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik, çoğu erkekler tarafından organize edilmiş birçok grup, dergi veya akademik platform bulunmaktadır:
Dünyanın birçok bölgesine yayılmış ülkeler ağından, sivil toplum kuruluşundan ve BM ortaklarından oluşan küresel bir ittifaktır. MenEngage üyeleri, herkesin sağlıklı, tatmin edici ve eşitlikçi ilişkileri ve toplumsal cinsiyet adaletini, insan haklarını ve sosyal adaleti ilerletmek için kolektif ve bireysel olarak çalışırlar. MenEngage, erkekleri ve erkek çocuklarını cinsiyet eşitliğine dahil etme, erkekleri toplumsal cinsiyet adaleti sağlamaya dahil etme ve yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde politika yapıcıların önünde savunma yapma etrafında uygulama alanı oluşturma ve iyileştirme ihtiyacı konusunda kolektif bir ses sağlamayı amaçlamaktadır. Yaptıkları çalışmalar şu hedefler doğrultusunda şekillenir:
- Cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve haklarının teşviki,
- HIV ve AIDS önleme ve tedavisinin artırılması,
- Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin sona erdirilmesi,
- Homofobi / transfobi ile mücadele etmek ve LGBTI haklarını savunmak,
- Erkekler ve erkekler arasındaki şiddet biçimlerini azaltmak,
- Çocuk cinsel istismarının, cinsel istismarın ve insan ticaretinin önlenmesi,
- Erkeklerin baba veya bakıcı olarak anne ve çocuk sağlığına olumlu katılımını desteklemek,
- Cinsiyet eşitsizliklerini sürdüren makro düzeydeki politikaları ele almak.
HeForShe, cinsiyet eşitliği için cesur, görünür ve birleşmiş bir kuvvet oluşturmak amacıyla kadınlarla dayanışma içinde birlikte durmak üzere tüm erkeklere ve her cinsten insana bir çağrıdır. 2014’te Birleşmiş Milletler tarafından başlatılan, cinsiyet eşitliğinin ilerletilmesi için bir dayanışma hareketidir. 20 Eylül 2014’te BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun BM Kadın İyi Niyet Elçisi Emma Watson farklı yönetim ve iş pozisyonlarında bulunan erkekleri cinsiyet eşitliği taahhüdünde bulunmaları için küresel bir çağrı bulundular.
Amacı, erkeklerin ve erkek çocuklarının toplumlarda yaygın durumdaki eşitsizliğin nedeni ve egemen kültürünün (yerleşik menfi cinsiyet kalıpları ve cinsiyet rolleri) etkisinin farkına vararak eşitliğe dahil edilmesidir. Hareketin logosunda kadın ve erkek sembolleri yan yanadır ve bu kadın ve erkek birliğini temsil eder.
2013 yılında kurulan Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi; sosyoloji, psikoloji, edebiyat, felsefe, siyasal bilimler, medya çalışmaları gibi farklı alanlarda çalışan araştırmacı ve aktivistlerin oluşturduğu bağımsız bir çalışma grubudur. Feminizm, LGBTQ+ ve toplumsal cinsiyet çalışmaları ile aktivizmlerinin açtığı eleştirel ve ataerkillik karşıtı yollardan ve onlarla dirsek teması içinde ilerleyerek, eleştirel erkeklik çalışmalarının, akademik bir çalışma alanı ve bir eylemsel düzlem olarak tanınırlığının artması, kuramsal ve pratik anlamda yerel karşılıklarını bulması, ataerkilliğin kültürel, sosyolojik ve sanatsal düzlemde eleştirel bir bakış açısı ile tartışılmasının yaygınlaştırılması için çalışmaktadır.
Atölyeleri, sempozyum organizasyonları, çalıştayları, projeleri olan bu çalışma grubu, Masculinities Journal: A Journal of Identity and Culture / Erkeklikler Dergisi: Bir Kimlik ve Kültür Dergisi adlı erkekler ve erkeklikler üzerine bir hakemli dergi yayımlamaktadır.
Sonuç olarak, erkeklik çalışmaları ve cinsiyet özgürlüğüne dair örnek olarak gösterilen bu üç oluşum, günümüzde yeterince değer görmeyen ve feminist teorinin de önemli bir argümanı olarak bilinen “erkekliğin” aslında ne kadar karmaşık, kırılgan ve oluş halinde olduğunu göstermektedir. Cinsiyet eşitliğinden anlaşılması gereken cinsiyetin bireylerin yaşam, değer, inanç ve özgürlük gibi alanlarında bir engel olmaktan çıkıp, blurlaşması veya eriyip gitmesidir. Böylece ne erkek sürekli bir güç mücadelesi vermek zorunda kalacak ne de “ötekiler” grubu erkeğin karşında zayıflık abideleri olarak görülecektir. Bu ikili hiyerarşik sisteminin düz ve yatay bir düzleme çekilmesi, cinsiyetçi mevhumunun aşılmasını ve insanın içinde bulunduğu örüntüye daha dikkali bakmasını ve onu anlamasını mümkün kılabilir.
Yazan: Duygu Aydemir
Kaynakça
[1] “Kadının fendi erkeği yendi” olarak kültürümüzde yer etmiş olan söz kadınların çeşitli hile ve oyunlarla erkeği alt ettiğini vurgular. Kadınlara burada ima edilen “hilekar” olmalarıdır. Bu yazıda bu söylemi tersten okuyarak, erkekliğin çeşitli hilelerle erkekleri alt ettiğini ve onları ezdiğini ima ediyoruz.
[2]“It’s a Man’s Man’s Man’s World” olarak 1966’da ilk çıkışını yapan şarkının sözlerinden alınan bu dörtlüğün orijinali:
This is a man’s world
But it wouldn’t mean nothing,nothing
Without a woman
…
He’s lost, in the wilderness
He’s lost, in bitterness
[3] Franzol, 1996’dan aktaran Dökmen, Z. Y. (2010) Toplumsal Cinsiyet: Sosyal Psikolojik Açıklamalar. Ankara:Remzi s. 218-223.
[4] Burn, 1996 Akt, Dökmen, Z. (2009). Toplumsal Cinsiyet – Sosyal Psikolojik Açıklamalar. İstanbul: Remzi s. 32.
[5] Horzum, Şafak. (2018). Erkek Ve Erkeklik Çalışmaları: Sorunsaldan Kuramsala. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt/ 2 Sayı/ 4. Aralık/ 2018Sayfa/: 75-101.
[6] Connell, R. W. (1987). Gender and Power: Society, the Person and Sexual Politics. Cambridge: Polity.
[7] Segal, L. (1992). Ağır çekim: Değişen erkeklikler Değişen erkekler. İstanbul: Ayrıntı. S. 346
[8] Segal, s. 324-325.
[9] Bozok, M. (2009). “Feminizmin Erkekler Cephesindeki Yankısı Erkekler ve Erkeklikler Üzerine Eleştirel İncelemeler”, Cogito Dergisi, Yapıkredi. no. 58, ss. 269-284.
[10] MenEngage hareketinin web sayfası için bkz. http://menengage.org/
[11] HeforShe hareketinin web sayfası için bkz. https://www.heforshe.org/tr
[12] Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi (EEİİ) web sitesi için bkz. http://www.masculinitiesjournal.org/tr-tr/kategori/eeii/26/26