Heidegger’in modern teknolojinin kökenine dair felsefesini göz önünde bulundurarak internet hakkında bazı felsefi çıkarımlar yapmak mümkündür.
Hediegger’e göre varlık, var olanların varlığıdır yani varlık bir olagelme ve süregitmenin bir tarzıdır. O halde İnternet de bir varlık olarak olagelen ve süregiden bir varlıktır. İnternet olagelerek gizemini açar ve göz önünde duran bir varlık halini alır. Burada önemli olan nokta şudur: İnternet, tekniğin bir ürünüdür ve teknik bir ürün olarak varlığını bir süreç içinde sürekli olagelerek ve gizemini açarak var olur. Her gelişme internetin gizini açarak onun el altında bulundurulan bir nesneye dönüşmesine sebep olmaktadır.
Martin Heidegger, ömrünün büyük bölümünü şehirden uzakta Kara Ormanlar’daki evindeki geçirmişti. Belki henüz internetin icat edilmediği bir dönemde orman ona, uzun ve bereketli bir ömre sahip olma fırsatı vermiştir (1889-1976).
İnternet: Yarı Saydam Bir Taşıyıcı
İnternet kendisinin ötesinde birçok şeyi ifade eder. O aslında anlamın yarı-saydam bir taşıyıcısıdır. İnternet modern bilgiyi adlandırır ve onu kendisine davet eder, bilgiyi kendisine çağırır. Başka bir deyişle internet, “bilginin evi” haline dönüşmektedir. Bilgi ile insan arasındaki karşılıklı bağlantı günümüz dünyasında internet aracılığıyla gerçekleşir. Bu yüzden günümüzde İnternet’in önemi, içerisinde söylenen ve sonradan onun içerisinde depolanan ve depolanabilen şeyleri keşfetmek suretiyle araştırmaktan geçmektedir. İnternetin bir başka önemi, bilgi ile insan arasındaki karşılıklı bağlantıyı araştırmaktır; kendisini bilginin depolanabileceği ve ifade edilebileceği bir noktaya yerleştirmeye çalışmaktır.
Doğayı Karşısına Alan Teknik İnsan
Bugün her şey büyük bir şebeke içerisinde silinip süpürülmektedir diyen Doğan Özlem’e göre, bu şebeke içerisinde şeylerin biricik anlamı, kendisi de her şeyi denetim altında tutmaya yönelen bir amaca hizmet etmek için elde bulunmalarında yatar. Yani el altında tutulmasında. Heidegger’e göre insan, “Yeniçağın başlarından itibaren özne oldu; kendi önüne koyduğu her şeyin kendinin bilincine sahip şekillendirici ve garantörü haline geldi” (Heidegger).
Modern bilim, Heidegger’e göre bu anlamda özne olarak insanın bir eseridir. Bilim insanı olarak modern insan, doğayı, onu gitgide daha fazla öğrenmek için araştırır. Bunu yaparken modern insan doğa ile dolayımsız bir ilişkiye girmez. O, artık doğanın içinde değildir, onu karşısına almıştır çünkü bilime göre, insanının doğası aslında insani bir yapıdadır, öznenin bir inşasıdır. Bilim, özne olarak modern insanın gerçekliği tasarımlama tarzını çarpıcı bir şekilde görünüşe çıkarır. Modern bilim insanı, şeylerin kendilerinde oldukları şeklinde mevcut olmalarına izin vermez. O, şeyleri yakalar, nesneleştirir ve kendi karşısına koyup onları inşa eder.
Nesnelliğin Denetim Mekanizması
Bu nesneleştirerek var etme süreci insanı kendi üretimi olan bir paradoksa sürüklemektedir. İnsan çevrenin meydan okumasına karşı bilime ihtiyaç duyar. Özneler kendilerini kendi dünyaları içinde bilemezler. Bunun sonucu olarak insan, beyhude bir paradoksa düşer: İnsan ya internete hakim olabileceğini ve onun araçlarıyla analiz etme, hesaplama ve bilgiyi düzenleme yoluyla sanal yaşamın ve dijitalleşmenin tüm yönlerini denetleyebileceğini hayal eder. Ya da internetin kendi üzerindeki denetiminden ürkerek geri çekilir, onu bir şeytan işi olarak reddeder.
Teknik, her şeyi ‘nesnellikle’ ele alır. Modern teknisyenden ve bilim insanından, veriye kadar olan her şeyin düzene sokulması, insanı ve insani olmayan her tür bilgiyi işler hale getirebilmesi beklenir. O, şeyleri daima denetim altında tutmaktadır. İnternet’in dünya geneline yayılımı ve kullanımının özünde de bu vardır: şeyleri denetim altında tutmak. Lakin İnternet olgusunun hızlı gelişimi ve yayılımı denetim altında tutma eylemini aşan bir noktaya varmıştır. Makro ölçekte bir denetimden bu ortamda bahsedilemez ancak mikro düzeyde denetimler silsilesi görmek oldukça mümkündür.
Yeni bir olgu olması ve sürekli değişerek olagelmesi (varoluşu) interneti anlamlandırmak için bir felsefeye ihtiyaç duyduğumuz gerçeğini ortaya atmaktadır. Buna rağmen yine sürekli bir değişim içinde olan bu kavram, özne olarak bizleri de değiştirebilecek güce sahip hale gelmiştir. Akışkanlık toplumda olduğu kadar İnternet platformunda da sürekli gizemini açığa çıkararak bize kendisini hissettirmektedir. Bu durum da İnternet üzerine yapılan felsefeyi daha komplike bir hale sokmaktadır.
Yazan: Mustafa Çeğindir