Filozoflar neden kendilerine uygun olmayan hayat arkadaşları seçerler?

Akşamları ve hafta sonları çalışma gerektirmeyen yeni bir akademik ilerleme modeline ihtiyacımız var.

1920’lerde ABD’ye yaptığı bir gezide Alman bir sosyoloğun Amerikalı meslektaşlarının aile düzenenlerine hayranlık duyduğu söylenir. Alman sosyolog, hizmetçiler olmadan ciddi bir işi nasıl yaptırabilirsin, diye sorar. Bir eşin ve ebeveynin görevleri, maddi yardımlarla kolaylaştırılmadığı sürece, derinlemesine düşünme ve araştırmalara izin vermez.

Bu ebeveynlik meselesi, cinsiyetçiliğinin yanı sıra en azından belirli akademi dallarında düşünmek için bir engel teşkil edip etmediği konusu merak uyandırıyor. İkisi birlikte gider ancak buna gerek yoktur. Önemli felsefi düşünürlerin, geleneksel aile hayatına sahip olduklarını düşünün!

Antik Yunan’da durum nasıldı?

Sokrates evliydi ve çocukları vardı ama bir şey yazma konusunda hiçbir zaman başarılı olamadı. Platon bildiğimiz kadarıyla hiç evlenmedi. Aristoteles evlendi ve en büyük eserlerinden biri olan Nicomakos’a Etik adlı eserine oğlunun ismini verdi.  Ancak daha sonraki yüzyıllardaki kayıtlar biraz şaşırtıcı.

Tanrım beni bağışla ama henüz değil” diyen Aziz Augustine, gayri meşru bir çocuk olarak büyütüldü ve sonrasında bekar bir rahip oldu.

Thomas Aquinas ve orta çağ filozoflarının hepsi rahipti.

17 ve 18. yüzyıllarda kanonik figürlerin neredeyse hiçbiri geleneksel aile yaşamına sahip değildi.  Hobbes, Locke, Hume, Adam Smith, Descartes, Spinoza, Leibniz, Kant ve Bentham evli değillerdi. Piskopos Berkeley geç evlendi ve çocuğu olmadı. Jean-Jacques Rousseau en sonunda sevgilisi Thérèse Levasseur ile evlendi, beş çocuk yaptılar ancak beşini de  çocuk esirgeme kurumuna bırakıp terk etti. Bu terk ediş, çocukların uygun bir şekilde yetişmesi üzerine bir tez yazmasını engellemedi.

Günümüze daha yakın olanlardan John Stuart Mill geç evlendi ama çocuk sahibi olmadı. Schopenhauer, Kierkegaard, Nietzsche, Sartre ve Wittgenstein ise evlenmediler ve çocuksuz edinmediler. Marks, çocukları henüz küçükken felsefeden vazgeçti, ekonomi ve politikaya yöneldi.

İstisnalar da vardır elbet.

Hegel evlendi ve çocukları oldu. 20. yüzyılda A. J. Ayer ve Betrand Russell müsrifçe evlenerek ortalamayı yükseltmelerine rağmen mütevazı şekilde ürediler. Yine de bu istisnai bir gelenek.

Peki, ya büyük kadın filozoflar?

Yaygın olarak bilinenlerin arasında Mary Wollstonecraft çocuklarını üretmeden önce önemli eserlerini çoktan üretmişti. Trajik bir şekilde Mary Shelley, ikinci çocuğunun doğumundan sonra oluşan komplikasyonlar sonucu öldü. Simone de Beauvoir, Hannah Arendt, Simone Weil ve Iris Murdoch’un hiçbirinin çocuğu yoktu.

Bu olağanüstü korelasyonu (bağlılaşımı) ne açıklar?

Tamamen tesadüf olabilir ancak diğer üç hipotez dikkate alınmak için baskı oluşturuyor.

  • Filozofların saf tuhaflığı, onları namünasip hayat yoldaşı yapmasıdır.
  • İç mutluluklar felsefi eşiği köreltiyor olabilir.
  • Sorun en derin, en temel ve felsefi eserin doğasında derin ve temel sorunlar yatar. Eğer deha “acı çeken sonsuz kapasite” olduğu doğru ise başka dünyevi şeyler için geriye fazla bir zaman bırakmıyor olabilir.
  • Bununla birlikte çok az kişi Spinoza veya Kierkegaard seviyesindedir. Araştırmamız, sıradan ölümlüler için normal bir aile hayatıyla uyumlu olması gerekir; bu da acı çekmek için sınırlı bir kapasiteye ihtiyaç duyar.

    Aslında fakültemde yapılan son ankette, birçok kişi kabul edilebilir bir yaşam-iş dengesini sağlamak için mücadele ettiğini ifade etmesine rağmen çocukları önemseyenlerin önemsemeyenlerden daha iyi iş çıkardıkları görülüyor. Mantıklı görünüyor. Çocuklarınızla ilgileniyorsanız bu durum akademik çalışmanızı belirli bir perspektif içine sokar. Belki de bu, dünyadaki en önemli şey değildir.

    Sorun şu ki araştırma yapmanın ve yazı yazmanın hayattaki en önemli şey olduğunu düşünmüyorsanız, en azından kendi dünyanızda muhtemeldir ki elinizden geldiğinden fazlasını yapmayacaksınız. Ve bu ebeveynlerin, özellikle de annelerin akademik kariyerlerini nasıl durdurabildiğini göstermektedir.

    Bir zamanlar şöyle derdik: “Yaptığın seçim bu”. Şimdi “dolaylı ayrımcılık” diye bir şey olduğunu biliyoruz. Herkes için adil olacak yeni bir akademik ilerleme modeli tanımlamamız gerekiyor. Ve bu yeni bir başlangıç, akademisyenlerin akşamları veya hafta sonları çalıştıkları bir model değil, normal mesai saatlerinde çalışarak ilerleyebilecekleri bir ilerleme modeli olmalıdır.

    Jonathan Wolff

    University College London’da Felsefe Profesörü

    Sanat ve Beşerî Bilimler Dekanı

    Çeviren: Muhammed Şahin

     

    Kaynak: Theguardian.com/ 15 Mart 2016.             

    Related Posts

    Müzisyen Niko Necdet’e komşu dehşeti! Önce pompalı tüfekle ateş açtı sonra baltayla evine saldırdı

    İzmir’in Foça ilçesinde yaşanan komşu kavgasında Arif Serdar K., müzisyen Niko Necdet Keresteci’ye pompalı tüfekle ateş açtıktan sonra balta ile evine saldırdı. Olaylar güvenlik kamerasına da yansıdı….

    Sen Türkülerini Söyle kazanan isim belli oldu!

    Sen Türkülerini Söyle yarışması 10. bölümüyle süper final yaptı. TRT 1 ekranlarında izleyici ile buluşan şarkı yarışmasında büyük finalin ardından kazanan isim netleşti. Peki, Sen Türkülerini Söyle…

    Amerika Açık tek kadınlarda şampiyon Coco Gauff

    Tenis sezonunun son Grand Slam turnuvası olan Amerika Açık tek kadınlar finalinde ABD’li Coco Gauff, Belaruslu Aryna Sabalenka’yı 2-1 yenerek şampiyon oldu. 2023 Amerika Açık tek kadınlar…

    Kardeşlerim Doruk öldü mü? Kardeşlerim dizisinden Onur Seyit Yaran ayrıldı mı?

    Kardeşlerim Dizisi 4. Sezonunda Doruk’un Sonu ve Onur Seyit Yaran’ın Ayrılışı Kardeşlerim dizisi, 9 Eylül tarihinde 4. sezonuyla ekranlara geri döndü. Yeni sezonun başlamasıyla birlikte, Doruk karakterinin…

    Sevilla, Fenerbahçe maçına hazır

    UEFA Avrupa Ligi Son 16 Turu ilk maçında Fenerbahçe’yi konuk edecek Sevilla, hazırlıklarını tamamladı. Teknik direktör Jorge Sampaoli yönetiminde tesislerdeki idmanın ilk 15 dakikası basın mensuplarına açık…

    Akşener’in masayı dağıtmasının ardından Kaftancıoğlu’ndan, “Umutsuz olmayın” paylaşımı: Gidecekler

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, 6’lı Masa’da 5 liderin Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklediğini, buna karşı çıktıklarını söylemesinin ardından CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan dikkat çeken bir…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir