16. yüzyılda başlayan doğayı niceleme yoluyla anlama çabası, 19. yüzyıla gelindiğinde bilimi tanımlayan en önemli nitelik olarak ön plana çıktı. Bugün biraz daha yol aldık ve gerçekliğin daha fazla yönünü veri formatında kayda geçirmeye başladık. Bir olayı verileştirmek, çizelgelenebilir ve analiz edilebilir niceliksel formata dönüştürmek demektir. Verileştirme, bilgisayarlarla yapılan ilk işlem değildir. Bilgisayar, bir hesaplama teknolojisi olarak geliştirilmiştir, veri hazırlama, dijitalleştirme veya verileştirme aracı olarak değil.
Verileştirme; güneş altındaki her şeye dair bilgi toplama, bunu nicel hale getirmek için bir veri formatına dönüştürme girişimini ifade eder. Bir kişinin konumu, bir köprüdeki vibrasyon ve gerilim, bir motorun sesi gibi asla bilgi olarak düşünmediğimiz şeyleri bile verileştirmek… Bir seyyahın not tutması, dokunduğumuz nesneler üzerindeki parmak izlerimiz, Tyco Brahe’nin astronomi gözlem kayıtları, Galilei’nin Pisa Kulesinde tuttuğu notlar, denizcilerin seyir defterleri verileştirme olarak kabul edilir. Verileştirme ile sayısallaştırma arasında, dijital veri kavramından kaynaklanan bir ilişki vardır. İkisi arasındaki ilişki ve ayrım, Mayer-Schönberger’in tespit ettiği gibidir: (1)
Sayısallaştırma, verileştirmeye büyük güç kazandırır ama onun yerini alamaz. Bizatihi sayısallaştırma, verileştirme değildir.
Analog dönemde yıllar alan bilgi toplama ve analiz etme işleri artık günler içinde ya da daha kısa bir zaman diliminde yapılabilmektedir. Dijitalize edilen bilgi, daha kolay ve daha ucuz saklanabilir, işlenebilir. Dijitalleşme, analog bilgiyi bilgisayarların okuyabileceği hâle getirmektir.Sayısallaştırma denilmesinin nedeni, analog bilginin bilgisayarların kullanabileceği şekilde 0 ve I sayılarından oluşan ikili koda dönüştürülüyor olmasıdır.
İstatistikçi Jiangin Fan’ın da tespit ettiği gibi, bilimsel ilerleme her geçen gün veriye daha fazla bağımlı oluyor ve daha fazla veri odaklı hale geliyor.(2) Daha önce tanımlanmamış bir yetenek olarak hesaplamalı düşünme, ancak dijitalleşmeyle birlikte mümkün olabildi. Hesaplamalı düşünme, maruz kaldıkları yoğun dijital uyarıcı ortamında yetişen bireylere özgü bir düşünme becerisi ve dijital uzmanların geliştirdiği bir bilim yapma tarzıdır. Bu, birden bire ortaya çıkmış bir hokus pokus değildir. Beşeri bilimlerde hesaplamalı düşünmeye yol açan hesaplama teknolojileri, ilk başlarda çoğu zaman, proje yürüten gerçek uzmanlara, araştırmalarında teknik bir destek olarak görülürdü.
David Berry’nin yerinde ifade ettiği gibi, zaten beşeri bilimlerde, projelerin büyüklük ve karmaşıklık düzeylerinin artması, hesaplamalı teknikleri, usta araştırmacıların nazarında araştırma sürecinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.(3) Bugün, hesaplama teknolojisinin gelişimini takip eden hesaplamalı düşünme, farklı evrelerden geçirmiş yaygın ve etkili bir yöntemdir. Hesaplamalı teknoloji ve düşünme biçimi, bugün beşeri bilimlerde farklı evrelerden geçerek ortaya çıkan sorunlar hakkında düşünmek için gerekli bir koşul haline gelmiştir.
Dijitalleşme, farklı evreleri tespit edilmiş bir süreçtir. Örneğin Schnapp ve Presner, Digital Humanities Manifesto 2.0’de, dijital dönüşümün ikincisi evresine çoktan girdiğimizi ileri sürmektedir:
Birinci dalga dijital beşeri bilim çalışmaları niceliksel idi; araştırmaya hareketlilik kazandırıyor, veri bankası gücünü tekrar ele geçiriyor, yapı dil bilimi otomatikleştiriyor, kritik dizilerdeki hiper kartları istifliyordu. İkinci dalga ise karakter olarak niteliksel, yorumlayıcı, deneyimsel ve duygusal idi. Beşeri bilimlerin hizmetinde olan dijital araç takımlarını saf yöntembilimsel güçle donattı: karmaşıklığa dikkat etme, ortam özelleştirme, tarihsel bağlam, analitik kuşku, eleştiri ve yorum. (4)
Esasında birinci dijital dalga, 1990’ların sonu ile 2000’lerin başında geniş ölçekli dijitalleştirme projeleriyle ve teknik ekipmanların kurulmasıyla başlamıştır. Birinci dalga, dar anlamıyla sistem sınıflandırmaları, işaretleme, metin çözümleme, akademik editörlük vb. alanlarda yoğunlaşıyordu. Tümüyle yeni, disiplinler arası bir paradigma, yöndeşik alanlar, hibrid metodolojiler ve hatta baskı kültürüyle sınırlandırılamayan ya da onlardan türetilemeyen yeni yayıncılık modellerini sunan ikincil dijital dalga, dijital beşeri bilimler yönünde devam ediyor. Birinci dalgada, dijital raporlama yoluyla beşeri bilim metin çalışmalarında alt yapı inşa etme ve metin işaretlemeyle sürecini içerirken ikinci dalga, arşivlerin kavramsal sınırlarını, örneğin dijital eser ve materyalleri, elektronik literatürü (e-lit), interaktif işlevleri, web tabanlı ürünleri kapsayacak biçimde genişlemektedir.
Berry’e göre, dijital çağdaki “hesaplamalı dönüşüm” aslında artık üçüncü dalga olarak kabul edilmelidir. Dijital üçüncü dalga, bir bilgisayar ortamında tutulan formaların hesaplamasallığını vurgulamaya yoğunlaşır.(5) Aslında Berry, üçüncü dalganın; beşeri araştırmalarda içselleştirilmiş yakın okuma, ölçütlerin oluşturulması, periyodikleştirme, liberal beşeri bilim vb. anomalileri görünür kılan bir yolu işaret ettiğini söylemek ister. Öyleyse bu noktada Berry’nin Mathew Fuller’den aktardığı şu tespite katılmamız mümkündür:
Bütün entelektüel çalışmalar, bir anlamda ‘yazılım araştırmasıdır, yazılım tarafından sağlanan ortamda ve bağlamda yapılır”. Hesaplamalı düşünmeyi, kültürel bir olgu olarak analiz eden Wing, durumu anlamak için çocukların nasıl bilgisayar uzmanı gibi düşündüklerini gözümüzde canlandırmayı önerir. (6)
Bu öneriye sosyolojik gözlemler eşlik eder: Özel veya resmi kurumların istatistik departmanlarında artık neredeyse tümüyle bilgisayar uzmanları çalışıyor. İstatistik bölümleri, üniversitelerin bilgisayar bilimleri fakültelerinde olmazsa olmazlar arasında sayılmaya başlandı.
Özellikle makine-öğrenme istatistiğini yadsınamaz biçimde dönüştüren Hesaplamalı Düşünme (HD) Wing’e göre iki temel teknik nitelik taşır:(7)
- Soyutlama
- Otomasyon
Otomasyondan ötürü, her ne kadar yapay zekâyı çağrıştırsa da HD, logaritmik değildir; özünde bir kavramsallaştırma sürecidir; programlama değil, bir fikir edinme sürecidir; yaratılmış bir nesne veya teknoloji değildir. Belli bir uzman türüne has olmayan, herkes için olan tümüyle insani bir düşünme biçimidir. Modern toplumlarda iş yapabilmek için herkesin ihtiyaç duyduğu temel bir yetenektir, mekanik ezber değildir. Wing’in tespitleri ışığında bir beceri olarak hesaplamalı düşünmenin nitelikleri şöyle sıralayabiliriz: (8)
- HD, rekürsif (kendini tekrarlayan, özyinelemeli) bir düşünmedir.
- HD, nasıl çözebileceğimizi bilmediğimiz zahiren zor görünen soruların, indirgeme, imbit etme, dönüştürme veya simülasyon yoluyla yeniden formüle edilmesidir.
- HD, kolay izlenir kılmak için bir problemin farklı yönleriyle ilgili uygun bir tasarım veya model seçmektir.
- HD, büyük karmaşık görevlerle mücadele etmek için bir soyutlama ve analiz kullanmadır.
- “Bu problem ne kadar zordur ve bunu en iyi nasıl çözebilirim?” türünden teorik bilgisayar bilimlerinin sorularına cevaplar verir.
- HD, bir sistemin basitlik ve zarafet tasarımını yargılama, değerlendirmedir.
- HD, boyutlu analizlerin bir genelleştirmesi olarak tip kontrolü yapar.
- HD, çoklu kullanıcıların katılımındaki şeyleri modülize eder ve sonraki kullanımlara katılımı tespit eder.
- HD; problem çözme, sistem tasarımına ve bilgisayar bilimlerinin kavramlarıyla açıklanabilen insani davranışları anlama yaklaşımına sahiptir.
Berry, beşeri bilimlerin bilgisayar teknolojileri ve hesaplamalı yaklaşıma doğru gidişatının yeni bir adlandırmayı gerektirdiğini düşünür, böylece “dijital beşeri bilimler” ifadesini önerir. “Dijital beşeri bilimler, dijital formların esnekliğini ve gerçekliğin dijital katmanları denilebilecek yeni bir tasarımlama ve dolayım ile çalışma yolunu hesaba katmaya çalışır”. Buradaki anahtar olgu, somut kodlama imkânı bulunmayan hesaplama araçları için işlem yapacak hiçbir nesnenin olmamasıdır. Başka bir ifadeyle bir bilgisayar, gündelik yaşamdaki her şeyi, manipüle edilebilir gerçekliğin tasarımı olarak matematiksel girdilere dönüştürür. İşte, eğer varsa bir tehdit, tehlike veya yanılsama, tam da burada olmalıdır. Sayılar ve sayısal modeller, “kendinde gerçekliğin tasviri” olarak görülemez.
Veri-güdümlü bilimin felsefesini araştıran Loenelli, epistemolojik sakıncaları olsa da, dijital bilimin, diğer felsefi soruşturmalar için de verimli bir alan olduğunu düşünür. (9) Hesaplamalı düşünme biçiminin belirtilerini ve kullanım alanlarını tespit etmeye çalışan Wing, mevcut zihinsel yeteneklere bir yenisinin eklendiği iddia eder: (10)
Hesaplamalı düşünme, 21. yüzyılın ortalarına doğru dünyadaki herkes tarafından kullanılan temel bir yetenek olacaktır.
Hesaplamalı düşünmeyi zihinsel bir dönüşüm gibi kabul etmek, aceleci bir karar olsa da kesinlikle mümkün görüyor. Wing, bir analoji yapar ve şöyle bir tahminde bulunur: (11)
Genel hesaplama, dünün rüyası idi, bugünün ise gerçeğidir. HD de bugünün rüyası fakat yarının gerçeği olacaktır.
Hesaplamalı düşünme gerektiren büyük veri paradigması, ilişkisi zor kurulan alanların dahi etkileşimini gerektiren çalışmaları teşvik eder. Örneğin veri uzmanları, iş hedeflerini karşılamak için analitik model yaratırken çoklu teknik kullanırlar. (12) En iyi sonucu elde etmek için teknikleri bir araya getirip birbirine zincirlerler; modellerin en etkili özelliklerini seçip çoklu-eklektik bir model içinde birleştirirler. Dahası logaritmik teknikler vasıtasıyla ilk önce bir “tahmin modeli” yaratıp ardından simülasyon tekniklerini kullanarak milyonlarca senaryoyu değerlendirebilirler. Sonra da optimizasyon tekniklerini tatbik ederek modelin çıktılarını maksimize eder. Tüm bunlar için çoklu- disiplinler arası- yeteneklere gereksinim duyulur .
Minelli’ye göre multidisipliner yetenekler, büyük veri tabanlı karar-destek bilimlerini sürdürebilmek için birleştirilmesi zorunlu unsurlardır ve en azından “iş + matematik + teknoloji + davranış bilimlerini” bir arada uygulayabilmeyi içermektedir. Bu arada analitik tabanlı bu tür öngörülerin, geleneksel çalışma biçimlerinden birçoğunu tehdit ettiğine tanık oluyoruz. Uzman desteğindeki veri tabanlı kararlar, bu yüzden “iş, teknoloji, matematik, davranış ekonomisi, sosyal antropolojiyi kullanan disiplinler arası bir yaklaşımı geliştirmeye ihtiyaç duyuluyor.
Mitolojik, dini, felsefi veya bilimsel düşünme yönteminden yahut da yaratıcı, eleştirel ve özenli düşünme becerisinden farklı olarak Z kuşağına özel bir düşünme becerisinin var olup olmadığı önemli bir sorudur. Hesaplamalı düşünme becerisine sahip olduğu söylenen Z kuşağı, aynı problemi ebeveynlerinden farklı yollarla çözüyor mu, farklı bir yaşam tarzı, yorumlama ve değerlenme yöntemlerine sahipler mi? Eğer Z kuşağı ve sonrakiler gündelik yaşam, aşk, savaş, sanat, siyaset hatta felsefede hesaplamalı düşünecekse geleceğe yönelik planlamalarımızın önemli bir kısmını gözden geçirmemiz, revize etmemiz gerekebilir.
- Dipnotlar:
- (1) Mayer-Schönberger, K, Cukier, (2013), Büyük Veri Yaşama, Çalışma ve Düşünme Şeklimizi Dönüştürecek Bir Devrim s.90
- (2) TOM SIEGFRIED, (2013), Rise of Big Data underscores need for theory, https://www.sciencenews.org/blog/context/rise-big-data-underscores-need-theory
- (3)David M Berry, The computational turn: Thinking about the digital humanities (2011), ss.1-22
- (4)Jeffrey Schnapp, Peter Lunenfeld, & Todd Presner, The Digital Humanities Manifesto 2.0 (2009)
- (5) Bkz: Mayer-Schönberger, K, Cukier s.3
- (6) Bkz: Berry, (2011).
- (7)Jeannette M. Wing, Computational Thinking (2006) ss.33-35
- (8) Bkz: Wing (2006) s.34
- (9)Sabina Leonelli, The philosophy of data (2016)
- (10) Bkz: Wing (2006), s.34
- (11) Bkz: Wing (2006), s.35
- (12)Michael Minelli, Michele Chambers, Ambiga Dhiraj, Big Data, Big Analytics: Emerging Business Intelligence and Analytic Trends for Today’s Businesses (2013) s.122
Kaynak: Işıklı, Ş. ve Küçükvardar, M. (2016). Bilişim Devrimi: Teknolojinin Felsefi ve Sosyolojik Analizi, Ankara: Birleşik Yayınları, s. 202-209.