Batı Dünyası için Orta Çağ; karanlık dönem olarak adlandırılan, savaşların ve hastalıkların kol gezdirilmiş olduğu, bilimin zincire vurulmuş olduğu, feodalitenin yargı sürdüğü dönemdir. İslam Dünyası içinse bu dönem; felsefe, matematik astronomi, fizik, kimya, tıp, mühendislik benzer biçimde birçok alanda ciddi gelişmelere imza atılan ve adına altın çağ denilen bir devirdir. İslam’ın Altın Çağı’nda, günümüzde kullandığımız birçok teknolojik alet buluş edilmiş, çağdaş bilim ve teknolojisinin ortaya çıkmasına sebep olacak mühim ilerlemeler kaydedilmiştir.
Farabi, El-Cezeri, Biruni, Harezmi, İmam Gazali, Ebu’l Kasım El-Zehravi, Kindi, İbn-i Sina, İbn-i Heysem, İbn Rüşd, Fergani, El-Razi, Kemaleddin El Farisi, Ebu Nasr Mansur ve daha birçok felsefeci ortaya çıkmıştır.[1]
Şimdi bunlardan biri ile alakalı garip bulgularımı paylaşacağım: Işığın Efendisi İbnül Heysem.
Elimizdeki telefonların kameralarından sinemalara, matematik, astronomi, fizik, tıp ve optiğin temel prensiplerinin ortaya atılmasına kadar birçok alanda emek harcamalar yapmış ve bu başarılarından dolayı ün kazanmış, Batı’da Alhazen olarak tanımış İbnü’l-Heysem’i dahi bir bilim insanıydı. Kullandığımız kameraların keşfini gözün emek verme prensibiyle açıklayan Karanlık Oda Deneyi ile günümüz sinemalarının da keşfine öncülük eden, ışığı derinlemesine inceleyen ışığın efendisi İbnü’l el-Heysem’in hayatına, eserlerine ve yapmış olduğu birkaç deneye göz atacağız.
Heysem’in döneminde Müslüman bilim adamlarının çalışmalarında Aristoteles tesiri egemendi. Bu zamanda, ampirik yöntemle yalnız duyumlardan ve gözlemlerden elde edilmiş bilginin doğru kabul edilmiş olduğu ve bilginin deneyimle elde edilebileceği görüşü sürmekteydi. Fakat İbnü’l Heysem bilimsel yöntemler kullanılarak ve matematiksel formüllerle deneylerin desteklenmesi icap ettiğini savunmuştur. İbnü’l Heysem’in cesareti ve gerçeği arama tutkusu, onu bilimsel yöntem ve teknikleri kullanan bilim adamlarının öncüsü yapar. Meşhur eseri Kitâbü’l Menâzır’da bilimsel şekilleri kullandığı ve deneylerin kanıtlamalarını yapığını şu cümleyle anlayabiliriz:
“Yapmış̧ olduğumuz yorumlar, tümevarımsal açıklamalar ve deneylerden açığa çıkan sudur: Işık ışını yalnızca doğrusal çizgiler süresince yayılırlar.”[2]
Bu cümleden de anlaşıldığı benzer biçimde çıkarım meydana getiren, çözümleme, bireşim, tümevarım ve tümdengelim benzer biçimde bilimsel yöntem ve teknikleri eserlerinde bizzat uygulamıştır. Yapmış olduğu emek harcamalar ve mevzu alanlarına baktığımızda tüm dikkatini optik alanında yoğunlaştırdığı, matematik ve astronomi alanında ise optiği geliştirecek ve anlaşılmasını sağlayacak temeler üstünde durduğu anlaşılmaktadır. Arkimedes’in de üstünde çalmış olduğu kürenin bir düzleme nasıl aktarılabileceği problemini koni kesitleriyle çözmüştür. Bu sorun Alhazen Problemi olarak da bilinmektedir. Ondan sonra Leonardo da Vinci bu problemin çözümü için bir alet yapım etmiştir.
Biçim 1: Leonardo da Vinci’nin tasarlamış olduğu alet ve çizimi- TarihtenHaber.Net
Burada İbnü’l Heysem küresel bir aynadan ışının gözlemciye yansımasının nasıl bulunacağını açıklamayı amaçlamıştır. Optikte çukur aynaya paralel gelen ışınların eksen üstünde bir noktada (odak) nasıl toplandıklarını kanıtlamıştır. Alhazen probleminin çözümünde dördüncü dereceden denklem kullanılması da bilim zamanı açısından bir ilk olma özelliği taşımaktadır.[3] Tüm bunların yanında Göz-ışın Kuramı ile görüntünün beyinde meydana geldiğini açıklaması, ışığı ve saydam cisimleri kuramsal olarak detaylıca ele alması ve bilimsel deneylerle açıklaması, ileride George Sarton’ın İbnü’l Heysem’e tüm zamanların en büyük optikçisi diyerek anmasını elde etmiştir. Eserlerini detaylıca incelemeden ilkin özetlemek gerekirse hayatına göz atmamız iyi olacaktır.
Heysem’in Yaşamı
965 Tarihinde Basra’da doğan İbnü’l-Heysem’in tam adı Ebû Ali el-Hasan İbnü’l Hasan İbnü’l-Heysem’dir. Basra’da yüksek eğitimini tamamlayıp kendini fen ve dini ilimlerde geliştirdikten sonrasında Bağdat’a gidip orada da pozitif bilimlerde uzmanlaşmıştır. Mısır hükümdarı El-Hakim’in davetiyle Mısır’a gelmiş ve Nil nehriyle ilgili taşkınları önleyecek bir proje tasarlamış fakat projenin başarısız olması sebebiyle hükümdarın ölüm kararından kendisini zor kurtarmış, Kahire’ye yerleşip bilimsel çalışmalarını burada sürdürmüş ve burada vefat etmiştir[4].
Birçok alanda eserler yazmış olan İbnü’l Heysem’in 200’e yakın eseri olduğu bilinmektedir. Bu alanlarda yapmış olduğu eserlerin isimlerine özetlemek gerekirse değinecek olursak matematik ve geometri alanında yazdığı eserlerinden en dikkate kıymet olanları sonsuz küçükler ve koni kesitleri üstüne yapmış olduğu çalışmalarıdır.
Geometride çoğunlukla kullanılan çözümleme ve bireşim bilimsel şekilleri üstüne yazdığı Yazı fi Tahlil ve Bileşim adlı emek vermesi önemlidir. Astronomi alanında çalışmalarına örnek verecek olursak başlıca olanlar:
- Evrenin Yapısı Üstüne
- Kıblenin Hesapla Belirlenmesi
- Ayın Işığı Üstüne
- Yıldızların Işığı
- Yıldızların Görünmesi Üstüne Kitapçık
- Kitâbü’l Menâzır
- Parabolik Aynalar Üstüne
- Küresel Aynalar Üstüne
- Mercekler
- Gökkuşağı ve Hôle Üstüne
- Işık Üstüne
- Gölgelerin Nitelikleri
- Yakan Küreler Üstüne
- Yıldızların Görünmesi Üstüne
- Yıldızların Işığı Üstüne
- Ayın Hareketi Hakkında
- Euklides ve Ptolemalos’un Optik Bilgisinin Analizi[5]
İbnü’l Heysem’in en meşhur optik kitabı Kitâbü’l Menazır 7 bölümden oluşmaktadır. Bunlardan ilk üçü direkt görme; 4, 5 ve 6. bölümleri yansıma, 7. kısmı ise kırılma konusunu incelemektedir.
İlk bölümünde gözün anatomisini açıklayarak görme vakasına tümevarımsal olarak ulaşmayı hedeflemiştir. Bu bölümde gözün kısımların “El-sebakiye” (retina), “el-kurniye” (kornea), “el-sa’il el-ma’i” (göz sıvısı), “el-sa’il el-zucaci” (camsı sıvı) vb. olarak adlandırmış ve detaylı çizimlerini yapmıştır.
Biçim 2: Kitâbü’-Menâzır’da İbn-i Heysem ‘e ilişik biyolojik göz modeli.
İlerleyen bölümlerde Saydam ve opak cisimleri incelemiştir. İlk ilkin ışık saçmanın nasıl gerçekleştiğini hangi cisimlerin ışık saçabileceğini anlatmıştır. Işık saçma vakasının özsel bir özellik bulunduğunu söylemiştir. Gene saydam cisimlerin ışığı karşı tarafa geçirebilmelerini de saydam cisimlerin özünden kaynaklandığını onun özünde bulunduğunu söylemiştir. Saydam cisimlere örnek vermiş cam, su benzer biçimde şeylerin tam geçirgen bulunduğunu ince kumaş benzer biçimde ince iplikten işlenmiş kumaşların yarı geçirgen olduğuna değinmiştir. Gene opak cisimlerinden özünden meydana gelen bir sebepten dolayı karşı tarafa ışığı geçiremediklerini fakat devamlı ışıkla görünür hale geldiklerini söylemiştir. Tüm maddi cisimlerin ışığı kabul etme gücünün bulunduğunu söylemiştir. Işığın karşısındaki nesnelere doğru nasıl yayıldığını ve nasıl tesir etiğini sorgulamıştır. Buna yanıt olarak şöyleki yazmıştır:
“Işık, ışıklı her cisimden yayılır ve ışıklı cismin çevresinde bulunan her saydam cisme nüfuz eder ve saydam cismin karsısında bulunan opak cismin üstünde açığa çıkar. Eğer su saydam bir kap içinde ise, ışık bu kabın peşinde bulunan her opak cismin üstünde görülebilir. Aynı şekilde, ışık cam, kristal ve bunlara benzer saydam mineraller üstüne düşerse, bunların arkasında bulunan opak cisim üstünde de açığa çıkar. Betimlenen bu örneklerden, ışığın saydam cisimlere nüfuz etmiş olduğu açık hale gelmiştir”.
Burada ışığın doğrusal çizgiler olarak yayıldığını ve saydam cisimlere de bu şekilde tesir ettiğini açıklamıştır. Işığın doğrusal çizgilerle yayılmasını karanlık oda deneyi ile açıklamıştır İbnü’l Heysem. Bu gözlem karanlık bir odaya oluşturulan bir deliğin içine giren ışıkla açıklamıştır. Açıklaması olarak şöyleki der:
“Güneş, Ay ya da ateş ışığı karanlık bir odaya orta büyüklükte bir delikten girdiğinde ve odada toz parçacıkları var ise ve bu parçacılar havaya yayılmış̧ durumdaysa, delik vasıtasıyla giren ışık, havaya karışmış bulunan toz parçacıkları üstünde, zeminde ve deliğin karsısındaki duvar üstünde oldukça belirgin bir şekilde görülür ve bakan kimse delikten zemine ya da deliğin tam karsısındaki duvara gelen ışığın doğrusal çizgilerde yayıldığını görür… Eğer odada asla toz yoksa, ve ışık zemin üstünde ya da deliğin karsısındaki duvar üstünde parlıyorsa ve düz çubuk görünen ışık ve delik içinde bulunuyorsa ya da onların arasına sıkıca bir ip gerilmişse ve delik ile ışık arasına opak bir cisim konulsa, ışık bu opak cisim üstünde görülür ve cismin ışık düsen yeri parlar, buna karşılık başlangıçta görülen yerlerde ışık ortadan kalkmış olur”.[6]
İbnü’l Heysem optik kitabında her şekilde ışığın yayılış biçimini yapmış olduğu deneylerle açıklamıştır. Karanlık oda deneyinde fotoğraf makinelerinin nasıl çalıştığını da açıklamıştır. Bu gözlem sonucunda karanlık odanın iç tarafında dış tarafındaki görüntünün tersi olarak yansıdığını ortaya çıkarmıştır. Meydana getirilen üç mum deneyi de buna kanıt niteliğindedir. Bu deneyde kutunun dışına yerleştirilen üç mumun oluşturulan minik delikten doğrusal ışınlarla yayılarak ilerlemesi ve kutunun içinde ters görüntünün oluştuğunu açıklamayı amaç edinmiştir.
Kaynak: https://gencbilimeu.blogspot.com/2021/03/ibn-i-heysem-kimdir-heysem-arap.html
İstanbul’da buluna İslam Bilim ve Teknoloji müzesindeki İbnü’l Heysem’in karanlık oda deneyi. Karanlık Oda (Camera Obscura), 42 x 36 x 37 santimetre. Çelik sehpa: 90 x 60 x 93 santimetre. Takma bölgeleri pirinç. Izlenme için halojen lambalar. Kaynak: https://m.ibtav.org/yaratı/194/karanlik-oda-(camera-obscura)
İbnü’l-Heysem’in Kitâbü’-Menâzır’ın üçüncü bölümünde güzellik anlayışının ve algılanmasının bir tartışmasını yapmıştır. Yapmış olduğu bu tartışmada güzelliğin nasıl meydana geldiğini, neye gore değiştiğini açıklamıştır. Fakat güzellik hakkında onunla aynı dönemde yaşamış İbn-i Sina’nın güzellik tanımı onunkinden değişik olmuştur. İbn-i Sina mevzuyu doğa ötesi ve etikle birleştirmiş her güzel şeyin güzelliğini Tanrıdan aldığını ve ona benzeyeceğini onun yolunda olan tüm varlıkları etik olarak güzelliğe ulaştırdığını söylemiştir. Gene İslam düşüncesinde de güzelliğin ve estetiğin temel kaynağının Tanrı olduğu, doğru-yanlış, etik olarak da bütünleşmiş olmasının metafizik- etik boyutta güzellik anlayışının temelini açıklamışlardır. Bu iki görüşte de aslına bakarsak güzel olanın doğru ve ahlaklı olması gerekliliği temel noktadır. Fakat İbnü’l Heysem güzelliği görme duyusuyla ilişkilendirir. Güzelliğin kavranması adına şu sözleri açıklayıcı olacaktır:
“Görme duyusu belli bir güzelliği, görme idrakine mevzu olan nesnenin daha ilkin detaylı bir şekilde açıklanmış̧ boyut, konum, ışık ve renk benzer biçimde belirli tikel özelliklerini algılayarak algı eder. Şu sebeple bu tikel özelliklerin her biri, tek başına güzellik türlerinden birini meydana getirir. Böylece bir tüm olarak bu özellikler, diğerleriyle beraber güzelliğin öteki türlerini ortaya çıkarırlar.”
Şu demek oluyor ki burada güzelliğin belirli özelliklerle kavranabileceğini bunların birleşimi sonucunda güzellik yargısına erişebileceğimizi söyleyerek güzellik tasavvurunu doğa ötesi, etik ve etik boyutun haricinde bilimsel temellerle ele almıştır. Güzelliği ortaya çıkaran en temel unsurların ise renk ve ışık bulunduğunun altını çizer. Özetle İbnü’l Heysem İslam düşüncesindeki güzellik tasvirinden değişik olarak güzelliğin duyumsal bağlamda ve belirli özelliklerin sağlanmasıyla güzellik yargısına ulaşabileceğimizi söyler ve güzelliği metafizikten ayırarak duyularla elde edilebileceğini dile getirir. İbnü’l Heysem tüm bu çıkarımları aslına bakarsak güzelliğin görmeyle nasıl bir ilişkisi bulunduğunu açıklamak için kullanmıştır.
İbnü’l Heysem’in Işık Üstüne adlı çalışmasında ışığın ne olduğu, ışık kaynağından yayılan doğrusal ışınları, ışığın hangi maddesel cisimlerde yayılabileceği ve saydam nesneler üstünde detaylıca durmuştur. Bunların araştırma alanlarının da hem tabiat bilimlerinin mevzuları içinde hem de matematik bilimlerinin mevzuları içinde incelenebileceğini belirtmiştir. Işıklı her cismin, ısı enerjisinin bir formu bulunduğunu yalnız bunun ışık kaynağına bağlı olarak azca yada oldukca olarak ayrılabileceğini incelemiştir. Işığın saydam cisimlerde doğrusal olarak yayıldığını söylemiştir. Işının doğrusal yayılımına dair, duyularımız tarafınca algılanamasa da yapmış olduğu karanlık oda deneyiyle kanıtlar sunmuştur. Bu ışınların yayılış biçimine imgesel bulunduğunu ve imgesel çizgilerin ışın olarak adlandırılabileceği değinilmiştir.
O dönmede eski matematikçilere gore görme vakasının baktıkları nesneden çıkan ışıkla gerçekleştiğini ve bu doğrusal ışınların gözün orta noktasına yakınsanarak görmenin gerçekleştiği söylenmekteydi. Işınları ateş ve güneş ışınlarına benzetmişler ve ona gözışın adını vermişlerdir. Ve gördükleri nesnenin göze yansıtılmış görüntüler bulunduğunu düşünüyorlardı.
Işığın insan bakış açısından çıktığını resmeden bir erken dönem orta çağ eseri.
İbnü’l Heysem ise şöyleki düşünüyordu “gözün orta noktası ve görülebilen nesne içinde çizilebilecek imgesel çizgiler ışığın onlar süresince yol almış olduğu çizgilerdir ve göz nesnenin görüntüsünü bu çizgiler süresince yansıyan ışıkla görür.” İbn Sina ise bu görüşü kabul etmemiştir. Fakat göz ışın kuramını da reddetmiştir bunun sebebi olaraktan gözden tüm evreni dolduracak kadar ışınların çıkabileceği söyleyerek bu kuramı da saçma bulmuştur. Görmenin bireysel bulunduğunu şu demek oluyor ki zayıf gören ve iyi gören bireylerin değişik göreceğini savunmuştur. Aristo’nun kuramın doğru bulunduğunu kabul etmiştir. Bu kuramda da saydam bir ortamın ateş tarafınca görünür hale geldiğini savunulmuştur buna da ortamcı kuram denilmiştir. İbn Sina Aristocu fikir tarzını benimsemiş ve onun düşüncelerini çerçevesinde ilerlemeyi seçmiştir. İbnü’l Heysem ise mantıksal gerçekleri temel taşlarına kadar gözlem ve deneylerle açıklamış ve kendi emsalsiz fikir tarzıyla doğrulara ulaşmıştır.
İbnü’l Heysem görme ışınlarının gözden mi nesneden mi çıkmış olduğu tartışmalarına şöyleki bir yorum yapmıştır:
“Işığın gözden çıktığını varsayanlara gore, ışık gözden çıkar ve saydam ortamdan geçerek görüntüye yol açan nesneye gider ve görme bu ışınlar yöntemiyle olur. Eğer görme yalnız bu yolla oluyorsa ve göze bir şey geri gelmiyorsa, göz göremez… Eğer nesneden göze ışık vasıtasıyla renk ve ışın gelmezse, göz o nesneyi algılayamaz. Bu yüzden, tüm olasılıklar göz önüne alındığında, gözden ışık çıksa da çıkmasa da göze bakılan nesneden bir şeyler geri gelmezse, görme vakası gerçekleşemez[7].”
Şu demek oluyor ki İbn-i Heysem ışınların gözden çıkarak görmenin gerçekleştiği hipotezinin yanlış bulunduğunu görme vakasının gerçekleşmesi için ışık deposu ne olursa olsun göze bir şey gelmeden görmenin gerçekleşmeyeceğini söyler. Işığın göze gelmeden görmenin kesinlikle gerçekleşemeyeceğini, ışığın nesneden geldiğini gözden ışığın yayılmadığını ışığın görme üstüne tesirini incelemiş olduğu dördüncü bölümde anlatmıştır. Ve görmenin nesneden gelen ışığın gözde tesir yaratmasıyla gerçekleştiğini söyler. Diğerlerinin savunduğu göz-ışın kuramını mantıksal münakaşa ve hipotezlerle tamamen çürütür. Antik Çağ’dan beri eleştirilen gözışın kuramını tamamen yıkan İbn-i Heysem’in optikte devrim yaptığını söylemek yerinde olacaktır[8].
Bundan sonrasında kendi nesneışın kuramını (göz ışın kuramının tam tersidir basitçe ışık kaynağının nesne, hedefin ise göz bulunduğunu söyler.) yapmaya adım atar. İbn-i Heysem’e gore nesnenin her noktasından göze ışınlar gelir ve bu ışınlardan dik olarak geleni görmeyi sağlar öteki gelen ışınların ise göz tarafınca kırılmaya uğradığını böylelikle görmede kargaşalık olamayacağını söyler. Dik olarak gelen ışın kırılmayacağından onu en kuvvetli ışın olarak adlandırır. Bu yazısında görmenin gerçekleşmesini öteki matematikçiler, Aristotelesçilerin savlarını da içine alarak detaylıca incelemiştir. Böylelikle görme mekanizmasının temel prensiplerini açıklamıştır. Öteki mühim kısım ise ışığın yapısı ve cisimlerin yapısını temel olarak anlatıldığı saydamlık, opaklık, saydam cisimler mevzularını detaylıca ele almış ve bugünün çağdaş optiğiyle bile karşılaştırılabilecek düzeyde optik düşünceleri ortay atmıştır.
Işığın kırılmasına da değinen İbnü’l Heysem kırılmanın azca yoğun ortamdan oldukca yoğun ortama doğru gerçekleşmesi söz mevzusu olduğunda kırılmanın gerçekleştiği oldukca yoğun ortamda düzgüsel çizildiğinde normale yakınlaşarak kırılacağını söyler. Kırılma oldukca yoğun ortamdan azca yoğun ortama geçerken gene düzgüsel çizildiğinde normalden uzaklaşarak gerçekleşeceğini söyler. Batlamyus ise kırılma vakasını aynı şekilde açıklayıp ısının havadan cama geçerkenki kırılmasının havadan suya geçerkenki kırılmasından daha büyük bulunduğunu şu demek oluyor ki camın sudan daha yoğun bulunduğunu söylemiştir. Özetle kırılmanın yoğunluğa bağlı bulunduğunu ve orantılı gerçekleştiğini açıklamıştır.
Biçim 3: İbnü’l- Heysem’e gore Azca Yoğundan Oldukca Yoğuna Gecen ışığın Kırılmasının Hızlar Dörtgenine gore açıklanması
İbnü’l-Heysem’in “Gökkuşağı ve Hâle Üzerine” yazdığı yaratı de oldukca ünlüdür ve bu mevzu üstünde yazılan ilk bilimsel yaratı olma özelliği taşımaktadır. İbnü’l Heysem bu eserinde gökkuşağı ve hale oluşumunu optikten, kırılma ve yansıma benzer biçimde kavramları kullanarak açıklamaya çalışmıştır. Yapmış olduğu suyla dolu cam küre deneyleri ve kırılma ilgili derin emek harcamalar sonucunda gökkuşağı oluşumun kırılma sebebiyle oluştuğunu bulmuştur. İbnü’l Heysem bu mevzuyla ilgili şunları söylemiştir:
“Bu iki fenomen (hâle ve gökkuşağı) daima yoğun havada bulunur ve aynı sıradaki lüzumlu bir figürden oluşur; hâle, bir değişkenden etkilenmediği sürece daima bir daire şeklindedir. Gökkuşağı ise daima bir dairenin bir parçası şeklindedir, ikiside havada olduğu için onları fizyolojik bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekir ve şekilleri dairesel olduğu için matematiksel açıdan da düşünmek gerekir. Bu yüzden hem fizyolojik soruların hem de matematiksel ilkelerin gereksinimlerine göre gerçeklerini araştıran ve gerçeklikleri ile tutarlı olanı hesaba katarak ele alacağız”.
Işığın kırlması ile ilgili yapmış olduğu emek harcamaları bilim zamanı açısından önmli katkıları olmuştur. Kemalüddin El-Farisi’nin yapmış olduğu gökkuşağı teorisine dair deneyi İbnü’l Heysem’in de anlatmaya çalıştıklarıyla direkt ilgilidir. Kemalüddin El-Farisi güneşe benzetilen ışık kaynağından çıkan ışınların su damlası içinde iki kez kırılmasını ve iki kez yansıması sonucunda su damalısını terk edeceğini ve böylelikle gökkuşağının oluşacağını söyler. Gözlem düzeneğinde bu düşüncelerini kontrol etmiş ve doğrulamıştır.
İstanbul’da buluna İslam Bilim ve Teknoloji müzesindeki Kemalüddin El-Farisi’nin, Gök Kuşağı Teorisine Dair deneyi, Sert ağaç, uzunluk: 74 santimetre. Çelik sehpa: 90 x 44 x 93 santimetre. Işık kırılması için aracı plastik camdan. Halojen lamba demonstrasyon için. Kaynak: https://m.ibtav.org/yaratı/188/gok-kusagi-teorisine-dair [9]
İstanbul’da buluna İslam Bilim ve Teknoloji müzesindeki İbnü’l Heysem’in Işık Kırılmasını Gözlemleme Aleti Kaynak: https://m.ibtav.org/yaratı/191/isik-kirilmasini-gozlemleme-aleti, Pirinç, hâkkedilmiş. Çap: 34 santimetre, pirinç ayaklığa döndürülebilir olarak asılmış. Cam mahfazalar verniklenmiş pirinç çerçeve ile beraber (25 x 40 x 27) [10]
İbnü’l Heysem ışığın kırılmasını ortama gore incelemek için yukarıdaki gözlem düzeneğini tanım etmiştir. Bu deneyde ışığın giriş açısı, çıkış açısı ve sapma açısı hesaplanması ve aralarındaki birlikteliğin incelenmesi temele alınmıştır. Yuvarlak bakır disk içinde 360 dereceye ve dakikalara bölünmüş ölçüm cetveli bulunmaktadır. Işığın ilerlemesini sağlamak için boş delikli çubuk ve su haznesinden oluşan düzenekte disk merkez noktasına kadar cam haznesine daldırılır. Cam hazne de suyla doldurulur. Delik üstünden değişik açılarla ışık ışınları gönderilir. Işığın delikten geçmesi sonucunda suda gördüğümüz ışığın normalle farkından kırılma açısı hesaplanır. Bu düzenek 11. yüzyılda tanım edilmiştir. Ek olarak İbnü’l Heysem yapmış olduğu kırılma deneylerinde ortamın ışının hızını da etkilediğini ortaya çıkarmıştır. Düzgüsel ortamda durağan(durgun) hızla ilerleyen ışın oldukca yoğun ortama geçtiğinde hızının azalacağı, azca yoğun ortama geçtiğinde hızının artacağını tespit etmiştir.
İbnü’l-Heysem’in Kitâbü’-Menâzır’ın dördüncü bölümünde yansıma vakası ile ilgili bir gözlem düzeneği tanım eder. Bu gözlem düzeneğinde elde edilecek sonuçlarda gelme açısının yansıma açısına eşit bulunduğunun bulunması sebebiyle optikte mühim gelişmelere ve temellerin atılması yönünden büyük bir çalışmadır. Bu sonucun konik, silindir ve küresel aynalarda da geçerli bulunduğunu söyler. Işığın oldukça yüksek bir hızda gelmesi sebebiyle yüzeye çarptığında absorbe edilmesi ya da yok olması benzer biçimde bir durumun olamayacağından aynı açı ve hızla yeniden yansıyacağını söylemiştir.
İstanbul’da buluna İslam Bilim ve Teknoloji müzesindeki İbnü’l Heysem’in Işık Yansımasını Gözlemleme Aleti, Sert ağaç, aşındırılmış. Yarım silindirin çapı: 28 santimetre. 7 değişik ayna düzeneğin içine yerleştirilebilir. Kaynak: https://m.ibtav.org/yaratı/189/isik-yansimasini-gozlemleme-aleti [11]
İbnü’l Heysem’in kitabında tarifini verdiği ve kullanımını detaylıca anlattığı yansıma aleti, bu düzenekte yansımanın temel prensibi olan gelme açısının yansıma açısına eşit olması hipotezini değişik ayna şekilleriyle kontrol etmiş ve ispatlamıştır. Yapmış olduğu bu emek harcamalar optiğin temellerinin oluşturmuş ve daha sonraki birçok bilim adamlarına ışık olmuştur.
Kemaleddin Farisi, Heysem’in optik kitabını, kendi düşünceleri ve analizlerini de katarak yeniden düzenlemiştir. İbnü’l Heysem’in kuramsal olarak açıklamış olduğu kırılma vakasını ve gökkuşağının oluşumunu gözlem düzeneği tasarlayıp kontrol etmiştir. Bunların yanında İbnü’l Heysem Aristoteles ve Batlamyus’un eserlerinin çevirisini yapmış ve hatalarını kendi düşünceleriyle düzeltmiştir. Çağının bilim adamlarının aksine o kendi emsalsiz fikirlerini kuramsal temellere dayandırarak açıklamış, bilimsel yöntem ve metotlarını kullanmış başkalarının düşüncelerini çürütmeye çalışmak yerine kendi doğrularını savunmuş olması onu kim bilir ilk bilim adamı olma hususi durumunu kazandırmıştır. George Sarton, Bilim Evveliyatına Giriş kitabında İbnü’l Heysem hakkında şu sözleri söylemiştir:
“İbn-i Heysem yalnız İslam dünyasının değil, her halükârda tüm orta dönemin en mühim bilim adamıdır.”
Gene İbnü’l Heysem’in çalışmalarının bilim zamanı açısından ne denli mühim yapı taşları bulunduğunu Nobel ödüllü fizikçi olan Abdus Salem şöyleki söylemiştir:
“Heysem tüm zamanların en mühim fizikçilerindendir. Optik alanında yapmış olduğu deneysel katkılarla çıtayı en yükseğe çıkarmış, Fermat, Newton ve Roger Bacon benzer biçimde bilim adamlarına ışık olmuştur”.[12]
Her anlamda bizim aydınlanmamızı elde eden İbnü’l Heysem insanlığın bilimde ve teknolojide bu seviyeye gelmesinde oldukca büyük katkıları bulunduğunu söylemek yaptıklarının yanında azca bile kalacaktır. Bilim evveliyatına adını altın harflerle yazdırmış Müslüman bilim insanı İbnü’l Heysem’in bizlere verdiği en mühim şeyin her şeye karşın kendi doğrularımızı savunmaktan vazgeçmememiz gerektiği, kendi doğrularımızı kuramsal ve mantıksal olarak kanıtlayabileceksek kim ne derse desin o şeyin yanlış bulunduğunu tüm cesaretimizle söyleyebilmemiz gerektiğidir. Tıpkı seneler sonrasında Abraham Lincoln’ün oğlunun öğretmenine yazdığı mektupta; öğretmeninden oğluna hepimiz yanlış bulunduğunu söylese bile kendi fikirlerine inanmasını, kendisinin haklı bulunduğunu düşündüğünde bunun uğruna dimdik ayakta kalıp savaşması icap ettiğini ve kendi yolunda ilerleme cesaretini öğretmesini istediği benzer biçimde. İşte İbnü’l Heysem bunu kendi hayatıyla bizlere bizzat göstermiştir. Hiçbir şey bilmesek de bunu bildiğimiz süre her şeyi bilmek anlam ifade etmeyen kalacaktır.
Aslolan teşekkür etmemiz ihtiyaç duyulan kısım burasıdır.
Sonsuz teşekkürler…
Neslihan KÖŞGER
Kaynaklar
Ademi, M. (2021). İbnü’l-Heysem’in Gökkuşağı ve Hâle Risalesinin Eilhard Wiedemann’ın Tercümesi Üstünden İncelenmesi (Master’s thesis, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü). http://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11352/3809/Ademi.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Gökkuşağı teorisine dair, https://youtu.be/BnUBaFcFDDo
Işık kırılmasını gözleme aleti, https://youtu.be/3eAtNUaRp3w
Işık yansımasının gözleme aleti, https://youtu.be/unCkn1tK43U
İbn el-Heysem, 1. Kitap, 6. bölüm, s. 51 ve 52, ss. 78-79.
İbn-i Heysem kimdir? https://gencbilimeu.blogspot.com/2021/03/ibn-i-heysem-kimdir-heysem-arap.html
İbn-i Heysem, http://sifahane.org/ibni-heysem/
Keskin, Ö. A., (2019). Batı’nın Karanlık Doğu’nun Altın Çağlarında Bilim: İslâm Bilim Zamanı Açısından Bir Karşılaştırma. Kırıkkale Üniversitesi Toplumsal Bilimler Dergisi, 9(3), 133-154., https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/918118 .
Kılıç, M. F. (2018). İbnü’l-Heysem’in Güzellik Anlayışı: Kitâbü’l-Menâzır Ve Semeretü’l-Hikme’den Hareketle Bir İnceleme. Şarkiyat, 10(3), 986-1000, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/521168
Kitcib el-Menlızır. Ayasofya. 2448. 1. Kitap. lll Bölüm. varak 33a: Fatih. 3212. ı. kltap. IIJ. Bölüm. varak 57a-b: Sabra çevirisi. ı. Kitap. lll. Bölüm. paragraf 110. s. 43.
Kocabaş, Ş. (1996). İslâm ve bilim. Dîvân: Disiplinlerarası Emek harcamalar Dergisi, (1), 67-83, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/254295
Kuleli, Z. (2015). Kitab El-Menazir’in Temel Prensiplerinin Bilim Felsefesi Açısından İncelenmesi (Master’s thesis, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Toplumsal Bilimler Enstitüsü), http://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11352/2245/Kuleli.pdf?sequence=4
Lindenberg, David C., Theories of Vision, from al-Kindi to Kepler, Chicago, 1976, ss.1
Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Zamanı araştırmaları Vakfı Optik eserleri, https://m.ibtav.org/eserler/?sayfa=6
Sezgin, F.(2016),: a.e., Cilt 5, s. 358,374, Cilt 6, s. 251-261.
Sude, H. 62 ı ı. za. Kitab n J; alli şükuki Kitabi Ölf-lldis fi’l-uşul ve şerl; i ma’ô. nih. Fuat, https://cdn2.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/21/C21006927.pdf
Topdemir, H. G. (1997). İbn El-Heysem’in Işık Üstüne Adlı Emek vermesi. Belleten, 61(230), 43-66, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1643612
Topdemir, H. G. (2000). İbnü’l-Heysem. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 21, 82-87, https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnul-heysem
Topdemir, H. G. (2003). Optik biliminde bir öncü İbnü’l-Heysem. Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, 3, 107-126., https://www.academia.edu/download/6221957/optikbilimindeoncu.pdf
Topdemir, H. G. (2012). İslam Dünyasında Matematik. Bilim Teknik ve, 72., https://azkurs.org/pars_docs/refs/21/20654/20654.pdf .
Topdemir, H. G. Işığın Yayılımının Niteliği Mevzusunda Üç Mühim Adım: İbnü’l-Heysem Kemalüddin El-Farisi, Takiyüddin B. Maruf, http://www.dtcfdergisi.ankara.edu.tr/index.php/dtcf/article/download/2785/1951
Tümer, G. (1980). İbn-i Heysem’in şimdiye kadar ele geçmemiş bir eseri, https://kitaplar.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/63239/18510.pdf?sequence=1&isAllowed=y
[1] Daha detaylı informasyon için bkz.: Keskin, Ö. A., (2019). Batı’nın Karanlık Doğu’nun Altın Çağlarında Bilim: İslâm Bilim Zamanı Açısından Bir Karşılaştırma. Kırıkkale Üniversitesi Toplumsal Bilimler Dergisi, 9(3), 133-154., https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/918118 .
[2] Daha detaylı informasyon için bkz.Kitcib el-Menlızır. Ayasofya. 2448. 1. Kitap. lll Bölüm. varak 33a: Fatih. 3212. ı. kltap. IIJ. Bölüm. varak 57a-b: Sabra çevirisi. ı. Kitap. lll. Bölüm. paragraf 110. s. 43.
[3]. Daha detaylı informasyon için bkz.: Topdemir, H. G. (2012). İslam Dünyasında Matematik. Bilim Teknik ve, 72., https://azkurs.org/pars_docs/refs/21/20654/20654.pdf .
[4]. Daha detaylı informasyon için bkz.: Ademi, M. (2021). İbnü’l-Heysem’in Gökkuşağı Ve Hâle Risalesinin Eilhard Wiedemann’ın Tercümesi Üstünden İncelenmesi (Master’s thesis, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü), http://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11352/3809/Ademi.pdf?sequence=1&isAllowed=y
[5]. Daha detaylı informasyon için bkz.: Topdemir, H. G. (2003). Optik biliminde bir öncü İbnü’l-Heysem. Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, 3, 107-126., https://www.academia.edu/download/6221957/optikbilimindeoncu.pdf
[6] Kaynak: a.g.y. 1, bölüm 3, ss. 13-14, § 3; İbn el-Heysem, bu paragrafta yalnızca güneş ışığıyla yapmış olduğu deneyi söz mevzusu etmiştir. Buna karşılık s. 4’te Ay ışığıyla, s. 5’te yıldızların ışığıyla ve s.6’da ise ateş ışığıyla yaptığı deneyleri açıklamıştır
[7]. İbn el-Heysem, 1. Kitap, 6. bölüm, s. 51 ve 52, ss. 78-79. “
[8]. Nesne ve gözışın kuramları hakkında detaylı informasyon edinmek için bkz., Lindenberg, David C., Theories of Vision, from al-Kindi to Kepler, Chicago, 1976, ss.1
[9] Gökkuşağı teorisine dair daha detaylı informasyon almak için bkz.: https://youtu.be/BnUBaFcFDDo
[10] Işık kırılmasını gözleme aleti için daha detaylı informasyon almak için bkz.: https://youtu.be/3eAtNUaRp3w
[11]. Işık yansımasının gözleme aleti için daha detaylı informasyon almak için bkz.: https://youtu.be/unCkn1tK43U
[12]. Daha detaylı informasyon için bkz. https://www.tgrthaber.com.tr/aktuel/ibn-i-heysem-kimdir-ibn-i-heysemin-eserleri-ve-hayati-2763521