Zor koşullarda doğru olanı nasıl yapabiliriz?
1939’da Almanya’da yaşamış olsaydınız Yahudileri korumaya mı yoksa sistematik bir şekilde imha edilmelerine mi yardımcı olurdunuz? 10 yıl önce milletvekili olsaydınız kamu gelirlerini sömürür müydünüz? Ailenizle birlikte bir tehditle karşı karşıya kalsaydınız onları mı korurdunuz yoksa kendinizi mi? Hepimiz bu gibi durumlarda temel ahlakımızın parlayacağını düşünmek isteriz ama aslında ne olacağını asla bilemeyiz.
Turist (Force Majeure) filminin ana temasını, lüks bir kayak merkezinin terasında öğle yemeklerinin tadını çıkaran İsveçli bir ailenin aniden bir çığ ile sarsılmaları oluşturuyor. Karlar yemek yedikleri restoranın üzerine doğru inerken bir baba ve eş olan Tomas, karısını ve çocuklarını korumaya çalışmak yerine, ardında bırakıp kaçmaya başlar; değerli akıllı telefonunu da unutmaz.
Sonrasında, birkaç oyuncu mazeretler sunmaya başlar. Biri “Bunun gibi durumlarda ne yaptığınızı her zaman bilemeyiz” veya “Hayatta kalmaya çalışıyorsun!” derler. Aristoteles yaşasaydı, bu tür mazeretlerden ya da Tomas’ın savunmasında sunulan diğer bahanelerden hiç de memnun olmazdı. Birkaç saniye içinde Tomas’ın karakterini açığa çıkarmak için ısrarlı davranırdı.
Aristoteles’in içgörüsü, harekete geçmeden önce, yapılacak en iyi şeyin ne olduğunu oturup düşünmek için fırsatımız olmayacağı yönündedir. Aslında iyi bir insan bunu yapmak zorunda değildir. İyi biri olabilmek için iyiliğin adetlerini geliştirmeli, iyi olma pratikleri yapmamız gerekir. Yalnızca böyle olursa kendimizi otomatikman doğru olanı yaparken bulabiliriz. Nasıl biri olmak istediğimize karar verirsek ve bizi olmak istediğimiz kişi haline getirecek gerekli becerileri kazanabilmek için pratikler yaparsak ancak bu durumda test edildiğimizde hiç düşünmeden doğru şeyi yapabiliriz.
Tomas’ın hayatta kalma içgüdüsünün bir anlık çılgınlık anında onu ele geçirdiğini iddia edebiliriz ama karısı Ebba daha iyisini bilir. Yaptığı şeyi yaptı çünkü kendisini ve telefonunu, ailesini sevdiğinden daha fazla seviyordu. Bunu günlük yaşamın küçük ayrıntılarında görebiliriz. Örneğin olaydan önce Ebba, banyodan seslenerek telefonunu kontrol edip etmediğini soruyor ve Tomas, “Hayır!” diyerek yalan söylüyor.
Bu, tek başına korkunç bir suç sayılmaz ancak Aristoteles’e sorsaydık bunun, Tomas’ı korkak bir narsist haline getiren sürece sadece küçük bir katkı olduğunu söylerdi. Kendisine ve başkalarına telefonuna fazla takıntılı olduğunu itiraf etmek yerine, her defasında yalan söylemeyi tercih ederse her seferinde biraz daha bencil biri olacaktır.
Turist bize Aristoteles’in ne bildiğini anlatır: Kimsenin sorumlu olmadığı, rastgele “Allah’ın işi” dediğimiz öngörülemeyen olaylar olur. Fakat onlara verdiğimiz tepkiler asla “rastlantısal” veya “bir anlık” denilen türden değildir; bunun sorumluluğu tamamen ve bizzat bizim omuzlarımızdadır.
Not: 6 Filmden 2.’si ise Şahane Hayat: Bir hayatı yaşamaya değer kılan nedir? (Sonraki paylaşımda gelecek)
Elif Akçay
Kaynak: The guardian.com