Günleri, ayları, mevsimleri ve yılları belirlemek, bunları bir sıraya koymak sosyal hayatın ihtiyaçlarıdır. İlk uygarlıklar tarım, hayvancılık, balıkçılık gibi işlerde daha iyi verim alabilmek için takvime ihtiyaç duymuşlardır. Bu sebepten ötürü birçok takvim, dünyanın farklı yerlerinde ve farklı uygarlıklar tarafından farklı zamanlarda üretilmiştir. Bizim ve birçok ülkenin günümüzde kullandığı takvim ise miladi olarakta bildiğimiz Grogeryen takvimidir. Papa XIII. Gregorius 1582 yılında Juliyen takviminin düzenlenmiş hali olan Grogeryen takvimini kabul etmiştir. Bu takvim günümüze kadar gelmiş, dünya genelinde benimsenmiştir. Bu takvime göre yeni yılın başlangıcı 1 Ocak’tır.
İlk yıl başı kutlamaları
Yılbaşı, Hıristiyanlık öncesi Roma’da ocak ayının da adının verildiği geçit ve başlangıç tanrısı Janus’a adanmıştı. Hristiyan aleminin Miladi takviminde bir tarih olarak, halen Anglikan ve Lutheran Kilisesi’nde İsa’nın Adlandırma ve Sünnet Bayramı olarak ayinlerle kutlanır. Ayrıca bazı tarihçiler yeni yıl kutlamalarının meşhur Roma İmparator’u Jul Sezar’ın döneminde başladığını belirtirler. Yeni yılın kutlamalarının mitolojik, dini ve geleneksel yönünün olduğu bir gerçektir. Bu gelenek zamanla bir kültür haline gelmiş ve kültürlerin yaygınlaşması sonucu günümüzde yılbaşı kutlamaları etnik kimliklere, dini inanışlara bakılmaksızın dünyanın birçok yerinde kutlanan bir gün olmuştur. Başlangıçta belli bir coğrafyanın ve topluluğun kültürü olan bu kutlama kültürlerin küreselleşmesi ve sürekli etkileşime girmesi sonucu insanların çoğu tarafından benimsenmiştir.
Noel ve yıl başı arasındaki fark
Noel ile yılbaşı çokça karıştırılan iki kavramdır. Noel; Hristiyanların, İsa Mesih’in doğum gününü kutladığı zamandır ve bu tarih 25 Aralık’tır. Yılbaşının tarihinden ise yukarıda kısaca bahsetmiştik.
Hristiyan olmayanların kutlama gerekçeleri
Yılbaşı gibi etkinliklerin popülaritesi (çıkış noktası olan) dinlerin ve mitolojilerin toplum üzerindeki etkisinin azalmasına rağmen devam ediyor. Bunun sebebini psikolojiye bağlayabiliriz. İnsanlar alışkanlık sahibi yaratıklar; tanıdık ve kolay olan şeylere tutunma eğilimindeler. Beyinlerimiz yaşam boyunca kolaylıkla hareket etmek için bilişsel önyargıları kullanacak şekilde yapılandırılmış. Yılbaşının kutlanması tarihsel süreçte tekrar edilmesi bir alışkanlık haline dönüşmüştür ve bu alışkanlığı her sene yeniden deneyimleriz.
Alışkanlıkları öğrenme yolu: sürü davranışı
Sosyal psikologlar, geleneklerin yaratılmasının ve sürdürülmesinin arkasındaki nedenin, sosyal öğrenme ve cezadan kaçınmanın bir kombinasyonu olduğunu bulmuşlardır. Bireyler, durumlarda en uygun davranma yolunu ölçmek için başkalarına bakma eğilimindedir. Bu sürü davranışı, kültür gelişmelerinden yeniliğin benimsenmesine kadar hayatımızdaki çoğu sürecin altında yatan bilişsel önyargıdır. Yılbaşını bir sürü davranışı olarak ele almak iddialı bir yaklaşım olsa da farklı bir bakış açısı getirdiği bir gerçek.
Tutarlılık beklentisi
İnsanlar sonucun ne olacağından emin olmadıkları için gelenekleri durdurmak istemezler. Hepimiz davranışlarımızda tutarlı kalmak isteriz. Tutarlılığa olan bu kuvvetli eğilim, günlük yaşamda kararlar almamıza yardımcı olur. Bu yüzden de yılbaşı söz konusu olduğunda, bilinmeyene doğru bir adım atmaktansa daha önce yaptığınız şeye geri dönmek daha kolay olur. Tutarlılık; hayal kırıklığı, utanç ve kayıp gibi olumsuz duygulardan kaçınmamızı da sağlar.
Nostalji arzusu
Yılbaşı sembolleri genellikle nostaljik duygulara yol açar. Bu da araştırmalara göre insanları gelecek hakkında daha iyimser yapar. Olumlu geçmiş deneyimler üzerine düşünmek, bireyleri iki düzeyde etkiler. İlk olarak, daha fazla sosyal bağlılığa teşvik eder ve bu da öz saygıyı artırır. İkincisi, bu olumlu tepkiler geleceğin olumlu değerlendirilmesine yol açar.
Yıl başı ritüellerinin sosyal değeri
Sosyolog Émile Durkheim, ritüellerin insanları ortak aktiviteler ve değerler etrafında bir araya getirmedeki rolü dahil olmak üzere dini yapı ve sosyal katılımın temel yönlerini açıklamıştır. Buna göre ritüellere katılım, paylaşılan değerleri onaylama ve böylece insanlar arasındaki sosyal bağları güçlendirme yolllarından biri oluyor. Kısacası dayanışma ve heyecan duygularını, ritüellere katılım yani kolektif efervesan ile birleştiririz. Sonuç olarak da diğer insanlara bağlı hissederiz. Bu bizde aidiyet duygusu oluşturur ve mevcut sosyal düzen bize mantıklı gelir.
Yılbaşı bizim için çok önemli bir başka sosyal işlevi de yerine getirir. Ve büyüsü burada yatar: Yılbaşlarında akraba, aile ya da seçilmiş bir topluluğun bir üyesi olduğumuzu hissederiz. Ve bu aidiyet duygusu, sosyal varlıklar olarak biz insanların temel ihtiyaçlarımızdan biridir.
Yılbaşı farklı medeniyetlerde farklı inançlarda farklı şekillerde ele alındığı görülüyor. Her birinde yılın başlangıcı bir olaya bir sonuca veya bir kişiye atfedilmiştir. Ortak noktaları ise hepsinde yılbaşının pozitif bir anlam içerdiğidir. Günümüzde yaygınlaşmış bir etkinlik haline gelen yılbaşı ve kutlamaları tarihsel süreçlerde ve günümüze incelendiğinde şüphesiz sosyal bir gerçeklik taşıdığını görebiliriz. Bu gerçekliğin toplumlar tarafından hala icra edilmesinin farklı anlamları ve bireylerin psikolojilerinde farklı etkileri vardır.
Bir öncekinden daha iyi bir yıl geçirmeniz dileğiyle…
Mustafa ÇEĞİNDİR