Yüz tanıma teknolojisi, birçok ülkede özellikle güvenlik ve eğlence amaçlı kullanılıyor. Bu sistemi, yazılım yardımıyla kişinin yüz bilgisini, fiziksel ve davranışsal özelliklerini göz önüne alarak veri olarak alan ve bu yüzün kime ait olduğunu belirleyen sistemler olarak tanımlayabiliriz. Yüz tanıma, fotoğraflardan, videolardan veya gerçek zamanlı olarak insanların kimliklerini tespit etmek için kullanılabiliyor. Kişilerin, şirketlerin ve devletlerin güvenlik yöntemi olarak tercih ettiği, alternatiflerine göre minimum düzeyde sorun çıkaran bu sistemin, matematiksel bir model olarak tanımlanabilen yapay bir öğrenme metodu var. Her yüzün karakteristik özellikleri birbirinden farklıdır ve bu özelliklerde yazılımın girdi parametreleridir.
Dünyada birçok devlet ve özel şirket, güvenilir ve hızlı olduğunu söyleyerek yüz tanıma programlarını kullanıyor. Bazı araştırmacılar, yüz tanıma teknolojisinin kart ve şifrelerin gizli tutulması, suçluların yakalanması ve ülkeye giriş çıkışların denetlenmesi gibi alanlarda hızlı ve güvenilir bir araç olduğunu söylüyor. Birçok güvenlik uzmanı ise biometriklerin parolaların yerini alacağından ve dünyayı daha da güvenli bir hale getireceğinden emin. Ne de olsa yüzünüzü, isminizi yahut parolalarınızı değiştirir gibi sürekli değiştiremezsiniz. “Görevimiz Tehlike” filmlerinden Ethan Hunt (Tom Cruise) örnekleri vermeye hiç gerek yok, 3D yazıcıların her eve girecek ucuzluğa gelmesine epey var gözüküyor çünkü. Birçoklarına göre de bu, mahremiyetin yok olduğu bir distopya.
Yüz tanıma sistemi, kötüye kullanıma o kadar açık ki bu yüzden etik açıdan da çok tartışılan bir teknoloji. İktidarların güvenlik, şirketlerinse reklam bahanesiyle insanları gözetlediği bu teknoloji, mahremiyetin ihlaline yağ sürüyor. Teknoloji devleri Facebook ve Google, etiketleme teknolojileri ve eklentileri olan birçok uygulama ile milyonlarca fotoğrafı veri tabanında topluyor. Çin’de ileri teknoloji yüz tanıma programları çok daha yaygın; metro geçiş ödemeleri, yemek ya da elbise satın almak için ekrana bakmanız yetebiliyor. Çeşitli uygulamalar, yüz eşleştirme ile kendinize en çok benzeyen ünlüyü bulmanızı, hatta kişilik analizi yaptırmanızı sağlıyor. Bu konuda yasal bir düzenleme olmadığı gibi verilerin siber saldırılarda ele geçirilmesinin mümkün olup olmadığı da bilinmiyor.
Mahremiyet Tehdidi
Yüz tanıma teknolojisinin yapabilecekleri görüldükçe mahremiyetten de daha sık söz edilmeye başlandı. Yüzümüz aracılığı ile her an izimizin sürülebildiği bu sistem, bir şifreyi unuttuğunuzda sizin anlık kurtarıcınız olabilir. Hatta kayıp kişilerin yerini tespit etmek, okullarda güvenliği artırmak ve suçluları yakalamak gibi her insanı cezbeden birçok şeyde cabası. Ama çoktan kafese girdiğinizin farkında değilsiniz. Evet, bu tuzağa bizi hız ve güvenlik ütopyası düşürüyor. Bu teknolojiyi cihazlarımız aracılığıyla evlerimize, hayatlarımıza sokuyoruz; bazen isteyerek bazen de hiç nasıl olduğunu anlamadan sokaklarda güvenlik güçleri aracılığıyla buna maruz kalıyoruz.
Şimdiye kadar icat edilmiş en tehlikeli gözetleme sistemi olarak görülen yüz tanıma teknolojisi, mahremiyet kavramının içini tamamen boşaltıyor.
Brezilya metrolarındaki reklam panoları.
Yüz tanıma teknolojisi, yasal bir dayanağı olmaksızın daha da geliştirilip kullanılmaya devam ederse bu ürkütücülüğe canlı tanıklar olacağız gibi. Azınlık Raporu filmindeki reklam panolarını hatırlayacaksınızdır. Önlerinden geçildiğinde otomatik retina taramasıyla kimliği saptayan bu hologramlar, kişiye doğrudan ismiyle seslenerek iletişim kurmaya çalışıyordu. Sinir bozucu olan bu sahneleri, Brezilya’daki bir metro hattına reklamlar için yerleştirilen yüz tanıma teknolojisiyle tekrar hatırladık ve ürpertici geleceğe ne kadar yaklaştığımızı da görmüş olduk.
Mahremiyet İçin Dijital Gözlerden Kaçış: Kıyafet ve Makyajlar
Özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin korunması bu sistem gözetilerek, yasal bir düzene bir an önce kavuşmalı. Yoksa bu sistemden kaçabilmek için çok garip şekillere girecek insanoğlu. Bilim kurgu ve teknoloji filmlerinde ileri tarihlerde geçen sahneler için tercih edilen kıyafetler, saçlar, makyajlar hep dikkatimi çekmiştir. Tamam, fazla renkli hatta insansılıktan uzaklığı temsil etmek için fazla robotik ama belki de bir anlamı vardı. Belki kumaşlarının özellikleri, belki de o garip makyajlar geleceğin getireceği koşullarda bizi korumak içindi. Belki de sokağa çıktığımız anda yüzümüze bakan kameralara karşı, dijital olarak görünmez olmamızı sağlamak için. Bunları düşünmeme sebep ise Incognito adlı aksesuarı görmem oldu. Basit bir aksesuar ancak yüz yapısının tüm simetrisini bozduğu için yüz tanıma sistemlerine karşı etkili bir güvenlik de aynı zamanda.
İnternet dünyasında yüz tanıma, veri depolama ve veri anlamlandırma üzerine çalışan birçok kişi, kurumun aksine kişisel bilgilerin korunması ve verilerin gizliliği konusunda da çalışmalar yürüten birçok kişi ve kurum da var.
Yüz tanıma teknolojisinin temel prensibi dikey eksen üzerindeki simetri olduğu için bunu bozacak hamleler yapıldığı zaman da süreç atlatılmış oluyor. Polonyalı tasarımcı Ewa Nowak’ın tasarımı olan Incognito adlı aksesuar, bir tür gözlük gibi takılıyor. İki yuvarlak metal parça yanakları kaplarken uzun dikey bir parça gözlerin arasından başlayarak alın boyunca uzanıyor. Bu üç parça, yüzdeki kilit unsurların üzerini kapatarak algoritmaların yüz okumasını engelliyor. Güvenlik sistemleri, sokak kameraları ve sosyal medyada kullanılan yüz tanıma sistemleri de dahil her alanda etkili.
Instagram gönderisinde Incognito için yapılan ilk eskiz çalışması görülüyor.
Kişisel verilerin güvenliği ve gizliliği hakkında dünya genelinde yaşanan krizler Ewa Nowak’ı da etkilemiş ve bu proje de kişisel endişelerinden doğmuş. Nowak aksesuarın başarısını, Facebook’un yüz tanıma algoritması DeepFace’i kullanarak test etmiş ve amacına ulaştığını görmüş.
Incognito, Polonya’da düzenlenen Łódź Design Festival’da Mazda Design Award ödülü kazanmış. Yani tasarım ödüllü aksesuarlar kullanan hayaletler olmamıza az kaldı. Neye dönüşeceğiz tam kestiremiyorum fakat insan vücuduna dışarıdan eklenebilecek şeyleri bitirdiğimizde geriye hala biz mi kalmış olacağız, yoksa o işi de çoktan İnsan Genom Projesi halletmiş mi olacak? göreceğiz.
Elif AKÇAY